Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak'ın
HSYK'nın 19 Ocak 2017
tarihli kararnamesi ile
Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı'na
atanmasını,
önümüzdeki süreç içinde
önemli bir göreve getirilebileceği
şeklinde
değerlendirmiştim...
Öyle ya 15 Temmuz kahpe darbe girişimi
sürerken;
adeta elini değil bütün bedenini
taşın
altına koyarak,
görev yapan biriydi...
Sadece Ankara'da değil,
Türkiye'nin birçok ilinde
FETÖ operasyonlarının
yapılmasını sağlamıştı...
Böylesi bir görev adamının
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak
atanmasını;
"önemli bir görev verileceği"
şeklinde
değerlendirmek
gerekirdi...
Bir zaman sonra
Kodalak, Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı'ndan, Adalet Bakanlığı Yüksek Müşavirliği'ne
atandı...
Bir nevi, "kızak" görevdi bu...
Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Erdoğan Bayrakdar
da Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı'na atanmıştı...
Erdoğan Bayrakdar'ın;
bölgede ses getiren başarılı
FETÖ operasyonlarında
imzası vardı...
Kodalak için ne düşündüysem
onun için de
beklentim aynıydı...
HSK'nın
son kararnamesini
titizlikle inceledim...
Bir gariplik vardı...
Yüksek yargıda
bir hayli çevresi olan
avukat arkadaşıma,
FETÖ ile mücadelede
başarılı olan
savcılarla ilgili
tasarrufu sordum...
"Haksızlık yapıldı"
cevabını beklerken, o bana
ilginç bir
tespitte bulundu:
"Bu operasyonları başarıyla yürütenler,
bir süre sonra
kendilerini yürütmenin üzerinde görmeye başlıyor."
Arkadaşım, tespitlerini
doğrulayan
sözler sarfetti...
Haklı yanı çoktu...
Bu kararnamede,
bir de Ordu Cumhuriyet Başsavcısı
Ahmet Çiçekli'yi
merak ettim...
Bu merakım; bir süre önce Ordu Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri'nin
"Bylock" kullandığı gerekçesiyle gözaltına alınması,
ardından denetimli serbestlikle
salıverildikten hemen sonra, bu kişinin görevine iade edilmesi
süreciyle ilgiliydi...
Bylock listesi,
MİT'ten gelmiş, o da gereğini yapmıştı...
Demek ki bu kişi, güçlü bir referansa sahipti...
Ahmet Çiçekli, Ordu'dan Manisa'ya gitmeyi kendisi mi istedi
bilemiyorum ama onun da bu tayini
birilerine mesaj gibi geldi bana...
Hiçbir şey
göründüğü gibi
olmadığı için,
kafalar karışık!..
O yüzden
mantık
çerçevesinde,
kendi kendime
sorduğum
soruların
içinden çıkamıyorum...
Doğrusu; "Devletin bir bildiği vardır"
diyerek, bu meseleye
noktayı koymak, diyorum!..
Allah, bu millete ve devlete zeval vermesin!..