TSO Başkanı Özcan, yaptığı açıklamada, AP'nin 2016 Türkiye Raporu'na ilişkin kararının, AP Genel Kurulu'nda kabul edildiğini hatırlatarak, ' Böylesi bir karar AB-Türkiye arasındaki ilişkileri yapıcı ve geliştirici yapmaktan öte, geri dönülmez bir çizgiye sürüklemekten başkaca bir amaca hizmet etmeyecektir. Siyasi nedenlerle müzakereye kapatılan, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik ile ilgili konularda söz konusu kararın alınması Avrupa'nın evrensel normlarına aykırıdır. Bu yönüyle Türkiye'yi töhmet altında bırakan bu karar yanlıdır ve asla kabul edilemez. Yıllardır AB ülkesi olma yolunda güçlü adımlar atan Türkiye, aynı zamanda uluslararası terörizmle de mücadele etmektedir. Ancak şimdiye kadar Avrupa'nın istikrarında bir kale vazifesi görmüş Türkiye ne Avrupa'dan ne de AB'den ciddi bir destek görmüştür. AB, her zaman yaptığı gibi yine Türkiye'nin zor zamanlarında bilindik teraneleri okuyarak Türkiye'yi yalnız bırakma yolunu seçmiş ve böylece güvenirliğini ve misyonunu sorgular hale getirmiş, tüm ümitleri bir kez daha akamete uğratmıştır.' dedi.
Kıbrıs müzakerelerinin devam ettiği umut dolu bir sırada böyle bir kararın alınmasının oldukça manidar olduğunu da kaydeden Başkan Özcan, açıklamasını şöyle sürdürdü:
'Kıbrıs, Türkiye'nin en önemli güvenlik meselesidir. 1968 yılından bu yana devam eden müzakerelerden Türkiye'nin tüm baskılara rağmen haklı ve güçlü çıktığı görülmektedir. 49 yıldır devam eden müzakerelerde konuşulmamış, tartışılmamış ve göz ardı edilmiş bir konu kalmamıştır.
Türkiye'nin, BM iyi niyet misyonu çerçevesinde, siyasi eşitlik ve iki bölgelilik temelinde, eşit statüde iki kurucu devleti haiz yeni bir ortaklık kurulması amacına dönük sürdürdüğü politikayı benimsediğimizi ifade etmek isteriz. Bu bağlamda, Türkiye'nin etkin garantörlüğünü ve adadaki askeri mevcudiyetinin devamını Kıbrıs'ta kalıcı barışın esası olarak görmekteyiz. Ortadoğu'nun istikrarsız ortamında bu iki hususta en küçük bir taviz dahi, Türkiye'nin tek başına yönetemeyeceği bir güvenlik sorunu yaratacağından, asla kabul edilemez bir durumdur. Annan Planı sürecinde, AB, ABD ve dünya kamuoyuna güvenerek büyük bir risk alıp fedakarlıkta bulunmamıza rağmen Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin yalnız bırakılmaya ve cezalandırılmaya devam ettiği hatırdan çıkarılmamalıdır.'