Hrant Dink cinayeti
davasının
16. duruşmasında
şüpheli jandarma
istihbarat görevlisi
B.U.
ile hakim arasında
geçen ilginç bir diyalog var:

Hakim: Ogün Samast'la yapılan mülakat, muamele ve ifade işlemlerinin mevzuatta yeri var mıdır? Yetkiniz olmamasına rağmen ortaya bu rezil görüntülerin çıkmasına neden yol açtınız?
B.U.: Başsavcı talimatı üzerine... Başsavcı talimatı olmasaydı, Ogün'ü konuşturmak için bayraklı görüntüleri çekmezdik.
Hakim: Ben Samsun ayağını hiç anlayamadım. Orada yapılan bütün işlemler uygunsuz. Ben kadastro hakimliğinden gelmedim.

Taa başından beri
FETÖ şüphelisi eski Cumhuriyet Savcısı
Muammer Akkaş,
soruşturmayı, aynı örgüte mensup
polisler ve ve jandarma içindeki
uzantılarıyla öyle bir labirentin içine attı ki,
çıkış yolunu bulmayı
zorlaştırdı...

Oysa, yıllar önce "Hrant Dink cinayetinde
Samsun ayağının araştırılması
ve o fotoğrafın sırrının
çözülmesi gerektiğini yazmıştım...
Samast yakalandıktan bir süre sonra
Ankara'dan gelen talimatla
Samsun Emniyet Müdürlüğü
Terörle Mücadele Şubesi'ne
getirildiğinde,
orası ana-baba günüydü...
Herkes oradaydı...
Bayraklı fotoğraf basına
yansıdığında,
dönemin Emniyet Müdürü Mustafa İlhan'ı arayıp,
"Şube, yol geçen hanı olmuş" deyip,
neden müdahale etmediğini sormuştum...
O da "Gelen giden çoktu, makamdaydım" demişti...
Ogün Samast'la pek çok asker ve polis
bayraklı fotoğraf çektirmişti...
Fotoğrafın, "Vatan mevzuubahisse gerisi teferruattır"
yazılı takvimin asılı bulunduğu
duvarın önünde çekilmesi
tesadüf müydü?..
Başka bir alan yok muydu?..
Ardından bu fotoğrafın
basına sızdırılıp,
görüntüler "Emniyet"te çekildiği halde,
neden haberlerde ısrarla "Jandarma" ibaresine
yer verilmişti?..
Samsun'da sokakta kime sorsalardı,
bu fotoğrafın emniyette çekildiğini
söyleyebilirdi...
Neden "jandarma"?..
İşte o nedene
geliyorum şimdi...
Bu davanın soruşturmasını
yapan Cumhuriyet Savcısı
Gökalp Kökçü,
Dink cinayetinin FETÖ'nün ilk kurşunu
olduğuna ve bu olayla birlikte
polis ve askerde örgüt üyesi olmayanların
tasfiye edildiğine
iddianamede
yer vermiş miydi?..
FETÖ'cü savcı ve hakimler,
Ergenekon ve Balyoz gibi
kumpas davalarında,
milli duruşlarıyla bilinen
asker, polis, istihbaratçı,
gazeteci-yazar, bilim adamı ve
birçok insanı,
"Darbe yalanları" ile
hapse atarak,
15 Temmuz'a
giden yolun
önünü temizlememiş miydi?..
Bu cinayet aydınlatılmak isteniyorsa,
şu sorular cevapsız kalmamalıdır...
Terörle Mücadele Şubesi'nde
polis ve askeri
kim ya da kimler nasıl gaza getirip
o fotoğrafı çektirdi?..
Neden, "Vatan mevzuubahisse gerisi teferruattır"
yazılı ve Atatürk imzalı
takvimin bulunduğu
duvarın önü tercih edilmiştir?..
Kim ya da kimler fotoğrafı
hangi amaçla basına sızdırıp,
"Emniyet"te çekilen fotoğrafın
adresinin "Jandarma"
olarak gösterilmesini istemiştir?..
Son söz; çözmek isteyenler için
"Kusursuz cinayet" yoktur!..