Önce Ordu'dan yeğenim telefonla

aradı, "Dayı dikkat et, Samsun'da
bomba yüklü araç varmış"
dedi...
Bilgi kaynağını
sorduğumda,
"sosyal medya"
cevabını verdi...
İnanmamasını tembihledim...
Sonra başka kişilerden
benzer sözler duydum...
En sonunda da
bir alışveriş merkezinin
otoparkına bomba yüklü
araç bırakılacağı
söylentisi çıktı...
Onlara da " mümkün değil"
dedim...
Çünkü söz konusu yerde
güvenlik önlemleri
had safhada. "Kuş uçurtulmuyor" dersem
abartmış olmam!..
Aslında böylesi "şehir efsaneleri"
halk arasında tedirginlik
yaratmayı hedefleyen
terör odaklarının işine geliyor...
Çünkü, yaşama hakkı başta olmak üzere
temel hak ve özgürlüklerin
kısıtlanmasına
neden olan terör olaylarıyla
ekonomik, sosyal, teknolojik ve kültürel
gelişme engellenmek isteniyor...
Amaç, insanlar üzerinde
oluşturulacak algıyla, devlet ve rejime karşı
güven kaybettirmek...
Mesele, "suni denge"yi bozmaktır...
Yani, bir anlamıyla halkın düzene karşı
memnuniyetsizliğini
ajite etmektir...
Mesela şöyle bir ortam olsa...
Vatandaş, korkudan
alışverişe gidemez,
cadde ve sokakta
gezemez, toplu taşıma araçlarına
binemez,
park ve bahçelerinde
çocuklarını eğlendiremez,
ve hatta okula göndermez
hale gelirse;
o toplumda
yaşamaktan
söz etmek mümkün müdür?..
O nedenle derim ki;
özellikle sosyal medyada
bu türden söylentileri
yaymak,
terör odaklarına
bilmeden katkı verir...
Önceki gece, gençlik yıllarımda
gazeteci ağabeyimiz rahmetli
Nazif Demirel'den
dinlediğim o şiirle
bir tivit attım:
"(Vapur dumanı karıştı diye mavisine
gökyüzününün,
Silelim mi defterimizden denizi)
Panik yok. Hayat devam ediyor. İnadına sokaktayız!.."
Şimdi yine tekrarlıyorum...
Şehir efsanelerine inanıp,
halkı yaşamdan koparmaya
kalkışan terör odaklarına
inat, sokaklara çıkalım!..
Yaşamak gibisi var mı?..