Haklı insan güçlüdür...
Allah tan başka hiçbir şeyden korkmaz ve çekinmez!..
Herkes herkese kötülük yapabilir...
Ancak, inançlı insanı bundan alıkoyan Allah sevgisidir...
Zalimle alimin arasındaki fark budur...
Suskunluk, korkudan değil iffetindendir...
Çünkü, bütün değerlerini kirletmişlerin yanında onların uğrayacağı kayıp büyüktür...
Umut Seda nın bugünkü Yüzsüz Bahtiyar öyküsüyle ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanırım...

* * *

Yüzsüz Bahtiyar önde, adamları arkada, sanki bir toplantıya gecikmiş gibi hızla yürüyordu...
O sırada arastanın esnafı, Mehmet Efendi nin dükkanının önünde kahvaltıdaydı. Pazar günleri hariç her gün sabah namazından sonra bu sofra kurulurdu...
Kasap Cavit, fotoğrafçı Şamil, kırtasiyeci Nuri, tuhafiyeci Mümin, ayakkabıcı Ekrem, Berber Sadi ve Arzuhalci Hasan Bey ve züccaciyeci Mehmet koyu bir sohbete dalmıştı.
Fırından yeni çıkan Tophane pide, bal, tereyağı, zeytin, tulum peyniri...
Dostluğun doyulmaz tadıyla mükellef bir sofra kurulmuştu.
Gün yeni aydınlanıyordu. Bu sırada masanın üzerine düşen karartı, hepsinin aynı anda başının kalkmasına vesile oldu.
Herkes suskun ve şaşkındı. Kasap Cavit, Eyvah dedi içinden.İşimiz rast gitmez bugün...
Yüzsüz Bahtiyar ve adamları geri dönmüştü. Bahtiyar daha selam vermeden bir martı hızıyla masadaki tulum peynirine pike yaptı. Ardından da pideye uzandı. Ağzı kocaman olmuştu Yüzsüz Bahtiyar ın...
Herkes bozulmuştu ama esas Arzuhalci Hasan Bey kızgındı. Yüzsüz Bahtiyar dan çok, her biri adab-ı muaşereti bilen bu iyi yürekli insanların böyle biriyle arkadaşlık etmelerine bir anlam veremişti.
Arzuhalci Hasan Bey, Adliye de zabıt katibiydi. Emekli olduktan sonra meşgale olsun diye arzuhalcilik yapıyordu. Fakir fukaranın dilekçesinden para almıyordu...
Yüzsüz Bahtiyar ın ne biçim insan olduğunu biliyordu. Birçok davasında katipti. Yüzsüz Bahtiyar, evrakta sahtecilik, dolandırıcılık, hırsızlık ve gasp suçlarından yargılanmıştı.
Yüzsüz Bahtiyar, Hasan Bey i tanıdı, göz göze gelemedi. Lokması da bitmişti. Herkes gideceğini sanmışken, Cavit abi dedi. Senin arkadaşın Fikret var ya. Onu karısı aldatıyor...
Cavit başına gelecekleri anlamıştı. Bu iftiracı ite cevap vermem, onun seviyesine düşmem olur diye düşünürken ayakkabıcı Ekrem atıldı:
- Günahtır be oğlum!.. Sanırım şimdi namazdan çıktın. Bu gıybettir. Sen nasıl Müslüman sın?..
Berber Sadi sinirlenmişti. Ayağa kalktığında Yüzsüz ün adamları da hamle yaptı. Yüzsüz Bahtiyar, Alayınız hırsızsınız demesin mi?..
Arzuhalci Hasan Bey, yaşlı vücudundan beklenmedik bir çeviklikle Yüzsüz Bahtiyar ın üzerine doğru yürüdü. Ancak hamlesi yarım kaldı. Nereden geldiyse, Hamamcı Zeki araya girdi. Hamamcı Zeki, hayatı cezaevlerinde geçmiş, eski kabadayılardandı. Sabah akşam içki içer, kumar oynardı. Ama, arastada hiç kimseye de saygısızlık yaptığı görülmemişti...
Ne lan!.. dedi ve Yüzsüz ün yakasına yapıştı. Rahatsızlığın tuttu herhalde. Sağa sola saldırdığına göre...
Susma sırası Yüzsüz Bahtiyar daydı. Başını eğdi, adamlarına işaret ettikten sonra hızla oradan uzaklaştı. Hamamcı Zeki de Bu ite kafanızı takmayın. Afiyet olsun size diyerek, sofraya daveti kabul etmeyip yola koyuldu.
Yüzsüz Bahtiyar ın hastalığını sormadılar bile. Masanın muhabbeti kaçmıştı ama bir beladan kurtulmanın şükrü içindeydiler...
O sırada, fotoğrafçı Şamil ile tuhafiyeci Mümin, sanki koro şefinden işaret almış gibi ikisi birden seslendi:
Dinsizin hakkından imansız geliyor

* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Huzurlu ve sağlıklı günler dileğiyle...