Bundan 9 gün önceydi...
Gazetedeki odamda
bilgisayarda
haberleri takip ederken,
dışarıdan
güçlü patlama sesleri duydum...
Sanki havai fişek sesi gibiydi. Ancak,
gündüz vakti
kim havai fişek atacaktı?..
Pencereye fırladım. Mert Irmağı'nın
ikinci el eşyalarının
satıldığı
alandan bir genç,
sırtında
çanta, elinde pompalı tüfekle
yapımı süren TOKİ evlerine doğru kaçıyordu...
Uzun boylu zayıf gencin
yüzünde siyah bir maske vardı...
Aklıma ilk gelen,
mülteciler arasında
bir sorun olduğuydu...
Bizim güvenlik-adliye muhabiri
Bayram Ok'u olay yerine
gönderdik. 4 kişi çeşitli yerlerinden
yaralanmış, hastaneye kaldırılmıştı...
Şüphelileri tanıyan
olmamıştı...
Yaya olarak
kaçtıkları ırmak
boyunca, bölgede
güvenlik kameralı
bir kurum yoktu...
Dün, şüphelilerin
yakalandığını
öğrendiğimde;
içimden söylediklerimi
buraya da açıkça yazıyorum: "Helal olsun o polislere"
Kıldan tüyden, vuruktan kırıktan,
ayak -parmak izinden
ya da teknik takipten
suçluyu tespit eden polis;
bu olayda yeterli bulgular
yokken,
iki maskeli saldırganı
olaydan 8 gün sonra
nasıl yakalamıştı?..
Ya da nasıl
teslim olmaları
sağlanmıştı...
Her ikisi de polisin
başarısıdır...
Meslek hayatımın
bir bölümü, polis muhabirliğinde
geçti...
Cinayet Bürosu Amirliği,
Samsun gibi
silahlı ve bıçaklı olayların
yoğun olduğu illerde
önemlidir...
Başarısı ya da başarısızlığı
bütün teşkilata
direkt yansır...
Samsun, faili meçhul dosya
bakımdan
şanslı şehirlerden
biridir...
Polisin böylesine
başarısı;
bir başka açıdan
bakarsak,
yasadışı birtakım işlere
kalkışacak
olan
kötü niyetlilere
karşı "caydırıcılık" özelliği taşır...
Samsun polisi,
bu anlamda
"Delilden suçluya gitme"
yöntemiyle
en küçük ayrıntıyı
kaçırmayarak
failleri kısa sürede
yakalamasını biliyor...
Vatandaşın can ve mal güvenliği için
canını ortayan koyan
tüm güvenlik mensuplarını kutluyorum...
Huzur gibisi yok!..