MHP Bilecik Merkez İlçe Başkanı Talha Özkan yaptığı yazılı açıklamada, 'Ülkemiz son birkaç yıldır yakın sınırlarında varlığını doğrudan tehdit eden çeşitli gelişmelerle karşı karşıya kalmış bulunmaktadır. Bu tehditler arasında Suriye ve Irak'ta yaşanan gelişmeler başı çekmektedirler. 25 Eylül'de Kuzey Irak Bölgesinde yapılması düşünülen referandum Türkiye açısından ontolojik bir tehdit niteliğine bürünmüş bulunmaktadır. Küresel güçler ve sermaye tarafından desteklenen peşmerge lideri sözde bir kürdistan devleti kurmak istemekte, böylece bölgede etnik temizlik ve yeni çatışma alanları oluşturmak suretiyle kendisini destekleyen küresel güçlerin bölge üzerinde kurmak istedikleri hegemonyalarına hizmet edeceğini düşünmektedir. Hiçbir tarihsel müktesebatı ve devlet istidadı olmayan peşmerge lideri, arkasına aldığı başta ABD ve İsrail olmak üzere Batı dünyasının destekleriyle Türkiye'ye karşı kafa tutmaya cüret ettiğini medya vasıtasıyla göstermektedir. Bu Türk milliyetçileri için kabul edilemez bir durumdur. Öncelikle birkaç anekdotu paylaşmakta fayda var; 2003 yılında ABD'nin Irak işgalinde yardımcı kuvvet olarak faaliyet gösteren peşmerge, Kerkük'e girdiğinde ilk olarak Tapu Dairelerini ve Nüfus Müdürlüklerini basarak evrakları yok etmiş, daha sonra da mezar taşlarına saldırmışlardır. Bunun sebebi Kerkük'te çoğunluğu oluşturan Türkmenlere ait bilgileri ve kayıtları ortadan kaldırma ve etnik bir temizlik yapma isteğidir. Ayrıca Kerkük'e 2003-2010 yılları arasında 600 bin Kürt nüfus getirilerek yerleştirilmiştir' ifadelerine yer verdi.
'Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yönelik en mühim tehdit olacağı görülmektedir'
MHP Bilecik Merkez İlçe Başkanı Talha Özkan açıklamasında bölgedeki soydaşların varlıkları tehlike altında olduğunu ifade ederek, devamında şu ifadelere yer verdi:
'Yıllardan beri önce Baas rejimi sonra da saldırgan kürtçü ideoloji tarafından sistemik bir şekilde soykırıma uğrayan Irak Türkmenleri, bu son gelişmenin yaşanması durumunda nefes alamayacak duruma geleceklerdir. Bunun yanında, Birinci Körfez Savaşı ve Çekiç Gücün bölgeye yerleşmesiyle birlikte Kuzey Irak'ta bir kürt devleti kurmak isteyen Barzani ve Talabani gruplarına karşı Türkiye Cumhuriyeti, kurulmak istenen kürt devletini Türkiye'nin kırmızı çizgisi olarak görüldüğünü ve buna izin verilmeyeceğinin belirtilmesi yoluyla bir dış politika çizgisi benimsemiştir. Bugün de bu politika devam etmektedir ve etmelidir. Zira ister geleneksel isterse de post modern uluslararası ilişkiler kuramları olsun, bir etnik grubun devlet kurması durumunda, aynı etnik grubun başka ülkelerde yaşayan akrabalarının yaşadıkları toprakları da kendi ülkelerinin sınırları içine almak isteyeceklerini işaret edilmektedir. Böylece bu durum Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yönelik en mühim tehdit olacağı görülmektedir. Benzer durum Suriye'nin Kuzey bölgesi için de geçerlidir. Son olarak, Osmanlı İmparatorluğundan kopartılarak 1921 yılında Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerinin birleştirilmesi yoluyla suni olarak kurulan Irak devleti, savaşlar, darbeler ve son yıllarda yaşadığı çeşitli gelişmeler nedeniyle parçalanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Kuzey bölgesinin bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkması durumunda bölgede çok büyük bir etnik savaşın yaşanılacağı herkes tarafından bilinmektedir. Bu senaryonun hayata geçmesi durumunda kaybedenler bölgede yaşayanlar, kazananlar ise küresel güçler ve sermaye olacaktır. Bu da göz ardı edilmemelidir. Sonuç olarak Milliyetçi Hareket Partisi olarak, toprak bütünlüğümüze yönelik herhangi bir tehdidin oluşmaması, soydaşlarımız olan Türkmenlere yönelik etnik temizlik politikalarının uygulanmaması ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması yoluyla bölgede savaşların durması için bu referandumun yapılmasına karşı olduğumuzu belirtmekteyiz. Türkiye'yi arkasına aldığı güçlerle tehdit eden peşmerge lideri, bu tutumunu sürdürmesi durumunda Türkiye Devletinin sillesini yiyeceğini unutmasın, 5 bin yıllık tarihi ve binlerce yıllık devlet geleneği olan Türk milleti, bunu sürdürmek için her türlü tedbiri alacaktır. Bugün Bilecik'te güvenli bir şekilde yaşamamız, Kerkük'ün güvenliği ile doğrudan alakalıdır. Kerkük Türk şehridir ve Türk kalacaktır. Bu böyle bilinmelidir.'