Yargıda bugün yaşanan
sıkıntılar
HSYK'nın, hakim ve savcılar aleyhine kişisel kusurlarından dolayı tazminat davası
açılmasının
önünü kestiği
andan itibaren
başlamıştır...
Çünkü, 9 Şubat 2011 günü HSYK tarafından
alınan bu kararın gerekçesi;
Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargah, Oda TV ve
Poyrazköy
gibi önemli davaların
seçilmiş hakim ve savcılarını
yüklü tazminatlardan koruyarak,
güvence altına almaktı...
O yıl CHP milletvekili olan Ergenekon şüphelisi
Prof.Dr. Mehmet Haberal'ın 9 hakim hakkında açtığı tazminat davasını
kazanmasının ardından
dönemin HSYK'sı,
"Hakim ve savcıların soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili yaptıkları işlem ve verdikleri kararlar nedeniyle tazminat davası açılamayacağını" hükme bağladı...
Tazminatı devlet verecekti...
Bu kapsama Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK ile Adalet Bakanlığı müfettişlerinin alınması da
gerçek nedenin
üzerini örtmek içindi...
Ne oldu sonunda?..
Bu önemli davaların hakim ve savcılarının
mahkemeler sırasında
takındıkları hukuksuzlukları
yeniden hatırlatmaya gerek yok elbette...
Hele önceden verilmiş kararları da...
Bu hukuk, o hukuksuzlukları
yapanlara da lazım olacak!..
Dün, 16. Yargıtay Ceza Dairesi,
Ergenekon davasını usul ve esas yönünden bozarak,
bu davanın çürüklüğünü
bir anlamda ortaya koydu...
Yeniden yargılanacaklar...
Aslında, kaçak savcıların hazırladığı
iddianamelerle yargılananlara da
bu hak tanınmalıdır...
Yorgunu yokuşa sürmek,
eziyettir...
Hükümet, dönemin HSYK'sı tarafından
aldatıldığını çoktan anlamıştı...
Ancak, insanlar bu aldatılmışlığın
bedelini
ağır ödemiştir...
İnsanlar aldatılır ama devlet asla!..
Can Yücel'in bir sözünü
hatırlatmak isterim:
"Biri sizi bir defa aldatırsa suç onundur. İkinci defa aldanırsanız bilin ki suç sizindir"