Bir uçak kanadı beni Karadeniz in mavi sularına bırakıverdi.
Bir yıl önce geldiğim memleket, beni hasretle bağrına bastı.
Günlerin nasıl akıp geçtiğini anlayamıyorum. Şu hasret denilen duygu; tarifsiz anlatılmaz bir şey.
Şu hasret denilen duygu , içinde dağ gibi büyüyüp de aniden yüreğini deliveren .
Şu hasret denilen duygu bazen fırtına gibi.
Esti mi apansız düşersin darlara.
Boğulursun ışıksız koridorlarda.
Şu hasret denilen duygu yaman bir çelişki..
Gİtmek mi zor kalmak mı zor gibi.
Hasılı şu hasret denilen duygu ;
Kor gibi ateş gibi yandıkça bitip tükenmek bilmeyen.

Gittiğim gün başlamıştı bu şehire olan özlemim.
Sahilinden sokağına, ağacından kuşuna.
Gökyüzünün grisine, denizinin mavisine
Kızılırmak köprüsünden Derbent e.
Kuş cennetinden Karaboğazına.
Deresi ,memleketlisi , şeftali bahçesi.
Gemisi , treni, minaresi , kilisesi..

Ben sılada iken Refik Halit in Eskici hikayesi gibiyim.
Hasan gibiyim. Tek fark çiviler..
Bu kez çiviler, eskicinin değil , benim ağzımda .
Her ayrılık bir çividir . Yüreğinize saplanan mıh gibi.

LÜTFEN SOKAK HAYVANLARI İÇİN KAPINIZIN ÖNÜNE BİR KAP SU , BİR KAP YEMEK KOYUNUZ