Heyecan, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir duygu.
Daha doğrusu, sevinç.
Korku.
Kızgınlık.
Üzüntü.
Kıskançlık.
Sevgi ve benzeri nedenlerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu.
Günümüzde sıkça yaşıyoruz.
Yaşatıyoruz da.
Son günlerde yeniden sandık başına gitme heyecanı yaşıyoruz.
Sonucunu da heyecanla bekliyoruz.
Şüphesiz aday adaylarının heyecanı farklı.
Bekleyişleri, heyecanlarına zirve yaptırıyor.
Bir diğer heyecan sporda.
Bitmek tükenmek nedir bilmez.
Geçen yıl finalde kaybettik.
Bir önceki yılda olduğu gibi.
Bu yıl ise direkt çıkabilmenin hesapları yapılıyor.
Ona göre çalışılıyor.
Haliyle her hafta yeni yeni heyecanlar bizleri bekliyor.
Yeni eğitim-öğretim yılı yaklaştı.
Velilerin her biri çocuklarının eğitim heyecanını yaşıyor.
Bu arada yaz ayları düğünler birbiri ardına sıralandı.
Her gece çokça aile o heyecanı yaşıyor.
Yeni evlenen gençler de.
Ana-babalardaki heyecanı anlamak gerek.
O heyecanı yaşayanlardan biriyim.
Daha doğrusu bugün saat 13-15 arası oğlum Ahmet’in nikahı Şehir Kulübü’nde kıyılacak.
O heyecan ziyadesiyle sardı.
Tüm dostları aramızda görmek heyecan ve mutluluğumuzu perçinleyecektir.
Her düğün yapan davet sıkıntısı yaşar.
Atladığım var mı, diye.
Gerçekten de öyle.
Herkesi davet etmek en büyük istek.
İstek ama unutuluyor.
Hele hele iş işten geçince fark edilirse inanın büyük üzüntüye yol açar.
Oğlum Cenk’in yıllar öncesi nikahında unuttuklarımdan büyük üzüntü duymuştum.
Bu kez bu üzüntümün asgariye düşmesi en büyük dileğimdir.
Her neyse, bu heyecan içinde davet etmeyi istek dışı atladıklarım varsa peşinen özür diliyorum.
Davet etmediklerimden haberdar olanların aramıza katılması, bizleri çok mutlu eder.
Bu böyle biline.