Diyalogsuzluk yüzünden ortaya çıkan yanlışlıkların
bedeli, inatlaşmalar sürdükçe
daha da ağırlaşıyor...
Hele bir de araya nifak tohumlarını savuranlar
girerse, ayıkla pirincin taşını o zaman...
Sudan bahanelerle büyüyen düşmanlıklar,
kan davasına dönüşür...
Bu kavganın adı, çıkış nedeni bilinmediğinden, ebedi düşmanlıktır...
Nereden nereye getirir olaylar insanı...
Mehmet Kemal Yavuzun Husumet adlı öyküsü
çok şey anlatıyor bence, anlayabilenlere...

* * *

Mahallenin iki bıçkın delikanlısı arasında, küçük yaşlardan beri nedeni bilinmeyen bir husumet vardı. İkisi de aynı yaştaydı. İkisi de ortaokul terkti. Hasan fırında, Cengiz de
kahvehanede çalışıyordu...
Küçükken ettikleri kavgaları, çocukluk diye geçiştirenler, sanki vücut geliştirme seanslarına
katılmış gibi irileşen iki delikanlının
sorgu sual etmeden birbirlerine saldırmalarına
öyle kolayca müdahale edemiyorlardı...
Her kavgayı polis ayırırdı. Birbirlerinden şikayetçi olmadıkları için Başkomiser Baba Necmi iki bıçkına anladıkları dilden laflar edip,evlerine gönderirdi.
Hasanın çalıştığı fırında çayı kendileri yapıyor,
ara sıra ağır misafir geldiğinde
iki dükkan ötedeki kahvehaneden diyafonla kahve söyleniyordu. Sesi pek duyulmayan diyafona Cengiz çıkmışsa,
Hasanın rengi atıyordu. İçinden konuşmasa
diye geçirdiği çok olurdu. Cengiz de
bozuk radyo gibi parazitli sesi olan diyafonu iyi duyamadığı için bazen kahve yerine çay getirdiği olurdu. işte bu sırada, suratlar asılır, dişler gıcırdar ve yumruklar sıkılırdı. Aslında gülünecek halleri vardı. Fırındakiler ikisinin de belalı olduğunu bildiğinden kıskıs gülerdi.
Aralarındaki kavganın nedeni bilinmediğinden mahallede olmadık laflar üretiliyordu. En çok dinleneni ise güya kız meselesiydi. İkisi de okulu o yüzden terketmişti. Hasanın taraftarları,
Cengizi, Cengizinkiler de Hasanı suçluyordu. Bu dedikodulardan ikisinin de haberi yoktu. Sadece elektrikçilik yapan Tokatçı Yusuf her ikisine laf getirip götürürdü. İkisiyle birlikte büyümüştü.
Hasan ve Cengizin kavgaları
ilkokul öğretmenleri Kamil Hocanın kulağına gitmişti. Kamil Hoca ikisini de Altın kalpli evlatlarım diye severdi. Belki bu sevgide Kamil Hocanın da yetim olması vardı. Hasan ve Cemal,
yaşıtlarından olgun çocuklardı. Onların saygısızlığını gören olmamıştı. Ama ne hikmetse, ilkokul 4. sınıftan bu yana hep kavga ediyorlardı.
Kamil Hoca, önce fırına uğradı, Hasanı gördü. Hasan, hocasını görür görmez,
una bulanmış önlüğünü çıkarıp, ona öyle bir sarıldı ki... Karşısındaki baba gibi sevdiği Kamil Hocaydı. Elinden tuttu hocası Hasanı, dışarıya doğru götürdü. Hasan, Nereye gidiyoruz? diyemeden
Cengizin çalıştığı kahvehanenin önüne gelmişlerdi. İkisi birden içeri girdi. Cengiz, Kamil Hocayı gördüğünde, ocaktan kapıya kuş olup uçmuştu. Eğilerek ellerine sarıldı. Kamil Hoca onu koklayarak bağrına bastı.
Kahvehanedekiler de şaşkındı. Kamil Hoca ikisini de bir masaya oturttu. İkisinin hakkında duyduklarını anlattı. İkisi de çıt çıkaramıyordu. Kamil Hoca sordu: Derdiniz ne? Aranızda kadın-kız işi varmış, öyle mi?...
Bu kez şaşırma sırası Hasanla Cengizdeydi. İkisi de aynı anda Yooo diyebildi. Bu kez, Kamil Hoca sordu; Ne öyleyse? ...
Cengiz, Hasanın; Hasan da Cengizin kendisiyle ilgili söylediklerini
Kamil Hocaya anlatmaya başladı. Durum yine gerilecek gibi oldu. Kahvehanede sesler kesilmişti. Sadece üçü konuşuyordu. Hasan ve Cengiz Ben böyle bir şey demedim
diye itiraz ediyorlardı. Kamil Hoca dayanamadı, Kimden duydunuz o zaman? diye azarladı ikisini de...
Hasan ve Cengiz duraksadı. İkisinin de aklına elektrikçi Yusuf geldi. İkisi de ondan duyuyordu bunları...
Birden masadan kalktı Hasan ile Cengiz. Kamil Hoca onları omuzlarından tutup masaya oturttu.
Bu sözleri duyduğunuzda neden birbirinize medeni iki insan gibi sorma gereğini duymadınız? Belki elektrikçi Yusuf suçlu ama ona malzemeyi siz verdiniz, o da şalterinizi indirdi dedi Kamil Hoca...
İkisi de birbirine sarıldı. Kahvehaneden bütün mahalleye yayılan bu sevginin ışığı insanların
yüzüne yansımıştı. Meraklı bakışlar arasında Kamil Hocaya yanaştı bir genç; Nasıl yaptın hocam? dedi. O da Aynı masada konuşabilmeyi öğrettim diye yanıtladı. Kamil Hocayı birlikte uğurladılar ve sonra birbirlerini kucaklayıp, kaybolan yıllarına ağladılar...


* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...