Sosyal güvenlik sistemi tüm yurttaşların olmazsa olmazı, anayasal bir haktır.
İşçi, esnaf, memur ve çiftçinin bu hak doğrultusunda sigortalı, yani sosyal güvenlik çatısı altında olmaları ne denli bir haksa, o denli de yasal zorunluluktur.
Aynı şekilde sağlık hizmetlerinden yararlanmak da sosyal güvenlik sistemi içindeki önemli ve zorunlu bir haktır.
1 Ocak 2012’de uygulamaya konulan Genel Sağlık Sigortası ile zorunlu sağlık sigortasına geçildi.
Ne ki, aradan geçen 3 yıllık süreçte, GSS’de istenilen amaca ulaşılamadığı gibi prim ödeyemeyen, gelir testi yaptıramayan milyonlarca yurttaş borçlu duruma düşerek sağlık hizmetinden yararlanamadı.
Sosyal güvenlik sisteminde çalışanlar kadar, emekliler ile her iki kesimin bakmakla yükümlü olduğu kişiler de yer almaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ocak 2015 verilerine göre, toplam 64 milyon 813 bin kişi sosyal güvenlik kapsamında bulunuyor.
Bu kişilerden 19 milyon 650 bin 292’si aktif sigortalı (çalışan), 10 milyon 965 bin 886’sı pasif sigortalı (emekli), 33 milyon 821 bin 325’i de bakılmakla yükümlü olanlar.
“’Kara Delik” olarak tanımlanan, özellikle bütçeye aşırı yük getiren sosyal güvenlik sistemindeki açıkların oluşmaması için 4 çalışana 1 emeklinin düşmesi gerekmektedir.
Aktif/pasif oranı diye bilinen bu oranın aşılması durumunda sosyal güvenlik sistemi açık vermekte, bu açık da bütçeden yapılan ek ödemelerle kapatılmaya çalışılmaktadır.
Bakanlık verilerine göre, Türkiye’deki aktif/pasif oranı 1.91’dir. Yani 4 çalışanın ödediği prim ve vergi ile 2 emeklinin aylığı ödenmektedir.
Gelişmiş ülkelerde 4 çalışan 1 emekliye bakarken, Türkiye’de 4 çalışan 2 emekliye bakmaktadır.
Aktif/ pasif oranındaki olumsuzluktan ötürü sosyal güvenlik sistemindeki “Kara Deliklerin” oluşması da kaçınılmaz olmaktadır.
Kara deliğin bir diğer nedeni de gelir-gider dengesizliği, gelirlerin giderleri karşılayamaması, dolayısıyla sistemin açık vermesidir.
Aslında tüm ülkelerde sosyal güvenlik sistemleri belirli oranda açık vermekte, bu da doğal karşılanmaktadır.
Çünkü, sosyal devlet olmanın önceliği yurttaşına eksiksiz sağlık hizmet verebilmek, günün koşullarına uygun aylık ödemektir.
Ancak bu kara delik çok yüksek rakamlara ulaşırsa o zaman sosyal güvenlik sistemi alarm vermeye başlar, iflas eder.
Önemli olan sistemin verdiği açıkların belirli ve önlenebilir düzeyde kalmasıdır.
Aslında sosyal güvenlik karlılık değil, sosyal fayda üzerine kurulmuştur.
Sosyal güvenlik sisteminde oluşan kara deliğin önlenebilmesi için özellikle kayıt dışı çalışan 9 milyona yakın işçinin sistem içine alınarak sigortalı yapılması kaçınılmazdır.
SGK’nın milyarlarca lira tutarında prim ve vergi alacağı bulunmaktadır.
Yeniden yapılanma, ya da başka adlar altında bu alacaklar mutlak tahsil edilmelidir.
Sık sık değiştirilen emeklilik yaşı da kara deliği tetikleyen bir diğer etmendir. Emeklilik yaşı ile oynamak çok doğru bir yaklaşım değil.
Ancak mezarda emeklilik yaşı da çalışanlar adına kabul edilemez uygulamadır.
Sosyal güvenlik sistemindeki kara delik, emekli aylıklarının istenilen düzeyde olmasını da engellemektedir.
Oysa aktif/pasif dengesi ideal rakamlarda olsa hem emekli daha yüksek aylık alır, hem de yurttaşa engelleme, kısıtlama olmaksızın daha nitelikli sağlık hizmeti sunulabilir.
İstenirse emekli aylıklarının yükseltilmesi için başka kaynaklar var ama…