Genelkurmay eski Başkanı.

12 Eylül darbesinin mimari.
7. Cumhurbaşkanı.
Mevcut Anayasamızın hazırlatıcısı.
Kimilerine göre kurtarıcı.
Kimilerine göre de katledici.
Darbeci.
Alkışı da gördü.
Nefreti de.
Kenan Evren öncesini de biliyoruz.
Sonrasını da.
Öncesinde çok canlar yakıldı.
Kardeş kardeşi vurdu.
Düşüncesinden dolayı insanlar katledildi.
Herkes birbirinden korkardı.
Ülke bölünme aşamasına gelmişti.
12 Eylül ile bıçak gibi kesildi.
Öncesindeki suçlular yakalandı.
Cezaevlerine kondu.
İdam edilenler oldu.
Müebbet hapis cezası alanlar da.
İşkence görüp ölenler de.
Günahsız olanlar da.
Günahsızlar darbenin en büyük vebali idi.
Tüm bunlar sivil iradenin basiretsizliği mi?
Beceriksizliği mi?
Onu bilemem.
Bilebildiğim sokağa çıkmaktan korktuğumuz günlerdi.
Kurtarıcı aradığımız da.
12 Eylül’ü halkımız kurtarıcı gördü.
Nitekim Anayasa ile birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimindeki yüzde 92’lik oy bunun göstergesi oldu.
Bu toplum alkışladı.
Sonrasında her geçen yıl 12 Eylül’ün mimarlarına karşı seslerini yükseltenler artmaya başladı.
Hatta 30 yıl sonra dava açıp cezalandırmaya kalktılar.
Kenan Evren müebbet hapse mahkum edildi.
Karar Yargıtay’da.
Ceza kesinleşmediği için devlet töreniyle toprağa verilecek.
Olması gereken bu.
Böyle de olacak.
Ölenin arkasından konuşmak yakışık almaz.
Hele hele bu ülkede halkın oyu ile Cumhurbaşkanı seçilen.
Hem de yüzde 92 oyla o makama gelen birine nefretle saldırmak kabullenilir şey değil.
Dün yüzde 92 çoğunluk karşısında sessiz kalanlar bu gün ses çıkarabilme ortamını bulmanın avantajıyla saldırıyorsa etik bulunamaz.
O günün öncesi ve sonrasını yaşayan biri olarak.
Hele hele darbelere daima karşı çıkan.
Sıkıntısını da zaman içinde yaşayan biri olarak doğru bulmuyorum.
Bu böyle biline.