5 Ağustos 1984 tarihinde Abdullah Öcalan ın emriyle Siirt in Eruh ve Hakkâri nin Şemdinli ilçelerinde yapılan terörist saldırılarla adını duymuştuk terör örgütünün.
O zaman üniversitede öğrenciydik.
Türkiye’ye yeni bir kart açıyordu “Obesler”.
Aradan geçen otuz bir yıla rağmen bataklık kurumadı, kurutulamadı.
Çünkü “Obesler” bataklığın kurumaması için finans, lojistik, silah, eğitim, insan kaynakları ve iletişim konusunda desteklerini sürdürdü.
Taşeron kullanmayı neredeyse tüm iç ve dış operasyonlarında ilke edinen “Obesler” Türkiye’den ne zaman bir talepte bulunsa, taşeron terör örgütünü devreye soktu.
Bosna’da yaşanan dramlarda, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığa kavuştuğu tarihlerde, ekonomik tetikçilerinin yanında taşeron terör örgütünü çalıştırarak Türkiye’nin odak noktasını yurt içine çekmeyi başardılar.
Objektif bir bakış açısıyla baktığımızda; uluslararası terörist örgütler kapsamına aldıkları taşeron terör örgütünün TV, barınma, sivil toplum örgütü kurma, finans ve silah sağlama konularında kendi ülkelerinde faaliyette bulunmalarına izin verdiler.
Bazen öyle ileri gittiler ki bu ülkenin parasıyla satın alınan tankları, uçakları taşeron terör örgütüyle mücadelede ülkemize kullandırtmadılar...
Unuttuk değil mi bu gelişmeleri?
Taşeron terör örgütü ile “Obesler”in ilişkilerini belgelendirip Türk halkını bilgilendirmek adına yazılar yazan, konferanslara katılan aydın insanlarımızı ailelerinin gözü önünde katletmediler mi?
Çabuk unutuyoruz maalesef.
“Obesler” ‘Turuncu Devrim’lerle ilgilenirken biraz soluklanmıştık. Ancak ne zaman Arap Baharı mevsimine birden geçiş yaptık yine Türkiye gündeme geldi.
Yemen, Libya, Mısır derken Suriye…
Ulus devletlerin yerini kabile devletlerine bıraktığı, istikrarın yerini “Obesler”in at koşturduğu bir ortama çeviren bahar.
Sözüm ona demokrasi, barış gelecekti.
Gele gele masum insanların katledilmesi, enerjinin ve iş fırsatlarının “Obesler” tarafından paylaşılması geldi.
Libya lideri Kaddafi’nin idam edildiğinin televizyonlarda kamuoyuna açıklanması esnasında kukla Libya yöneticisinin arkasında saf tutan küresel enerji baronlarını ne çabuk unuttuk?
Çabuk unutuyoruz maalesef.
Biz içeride taşeron terör örgütü ile mücadele ederken yanı başımızda Suriye’nin topraklarının ve ekonomik fırsatlarının taksimatı yapılmıyor mu?
Rusya’nın hamlesi ise ayrıca unutulmamalı.
Biz içeride taşeron terör örgütü ile mücadele ederken yanı başımızda İran’ın yeniden imarı, küresel ekonomik sistemle entegrasyonu konusunda “Obesler”in İran seyahatleri aralıksız devam etmiyor mu?
Biz içeride taşeron terör örgütü ile mücadele ederken “Obesler”in BRIC ülkelerinin ekonomik gelişimini sekteye uğratarak daha da obesleşmek için kur savaşları ile küresel finans sektörüyle oynayamaya başladığından haberimiz var mı?
Ülkemizin önüne getirilen bu yemekte, sos olarak ise özellikle savunma sanayinde İtalyan Agusto ile taarruz helikopteri, Güney Kore ile tank üretmeye kalkarak savunma sanayiinde yerlilik oranını azaltmaya çalışmak ve balistik füze alımında Çin kartını masaya sürmenin olduğunu unutmayalım.
Soru şu: “Obesler”in ülke olarak önümüze getirdiği bu yemeği yiyecek miyiz yoksa yemeyecek miyiz?
Eğer yemeyelim diyorsanız ki öyle umut ediyorum, gaza gelmeyin.
Her zamankinden daha objektif olmaya çalışın.
Bir olayı, bir haberi değerlendirirken bağımsızlığına ve dürüstlüğüne inandığınız kaynaklarca doğrulatmadan karar vermeyin.
Cumartesi günü Samsunumuzun üreten yüzlerinden, girişimcilerinden Mansur Yılmaz’ın vefat ettiğini öğrendim. Mansur amcaya Allah’tan rahmet yakınlarına ve sevenlerine sabır diliyorum. İnanıyorum ki çocukları ve torunları onun girişimci ve yatırımcı ruhunu devam ettirip Samsun’un üretimine ve gelişimine katkı koymaya devam edeceklerdir.
Sağlıcakla…