7 Haziran seçimlerinden sonra ekonomimiz dalgalı bir seyir izliyor ve seçim atmosferinde de dalganın şiddeti ve seyri de artacak gibi gözüküyor.

1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak seçimler öncesinde gelişmekte olan bir piyasa olarak ülkemiz sıkıntılı bir dönemden geçiyor? Hepimizin kafasında dolar ne olacak? Avro ne olacak? Borsa düşecek mi yükselecek mi gibi sorular var?
Ekonomi ve siyaset iç içe geçmiş ve birisinde meydana gelen değişme diğerini yakından etkileyen ve etkilerini tüm toplumun yakından hissettiği iki kavram.
Son seçimlerden bu yana siyasi atmosfer oldukça karamsar şekilde seyrediyor. Özelikle artan terör olayları ile birlikte ülkede siyasi atmosfer iyice gerildi ve bu durumun yansıması özellikle yabancı ekonomi basını tarafından da yakinen ve ilgi ile takip ediliyor.
Ülkelere yatırımlar iki şekilde gerçekleşir. Birincisi yerli sermaye sahibinin yaptığı yatırımlar. İkincisi ise yabancı sermaye sahipleri tarafından yapılan yatırımlar. Gelinen noktada gerek yerli sermaye sahibi gerekse de yabancı sermaye sahibi gergin ve yatırım yapma fikrinden giderek uzaklaşıyor.
Sermaye sahiplerinin yatırım yaparken, en dikkat ettikleri unsurlardan birisi hiç şüphesiz ki istikrar ya da literatürdeki ismi ile politik risk.
Politik riski yüksek olan ülkelere özellikle yabancı sermaye sahipleri yatırım yapmaktan imtina eder. Başka bir deyişle bu tür ülkelere sermaye sahipleri yatırım yaparken temkinli yaklaşır.
Bu yaz bunun en güzel örneğini turizm sektöründeki firmalarımız yaşadı. Özellikle güney sahillerindeki işletmelerin çoğu boş kaldı. Bir de Çin ile yaşanan krizi eklediğimizde; ülkemize gelen yabancı turist sayısında ciddi manada sıkıntılar yaşadık. Bunu aşabilmek için hükümet okulların tatil süresini uzattı ve Kurban Bayramı süresini uzattı. Bu şekilde yerli turistin en azından para harcaması sağlanarak işletmelere bir nebze olsun destek olunması amaçlanmış oldu.
Komşumuz olan Yunanistan’daki ekonomik krizi de eklediğimizde ülkemiz açısından durum, daha da değerlendirilmesi gereken önemli bir hal aldı.
Özetle gerek yerli sermaye sahibi açısından gerekse yabancı sermaye sahibi açısından zor bir dönemeçten geçiyoruz. Bu virajı alırken toplumun tüm katmanlarının sağlıklı düşünmesi ve ekonomiyi işin odak noktasına alarak hareketlerini bu çerçevede gerçekleştirmesi gerekir.
Ekonomisi güçlü olmayan ve ekonomi mekanizmaları sağlıklı bir şekilde işlemeyen ülkeden herhangi bir şeyin ortaya çıkmasını bekleyemezsiniz. Bu çerçevede başta siyasiler olmak üzere tüm kanaat önderlerinin buna göre davranması gerekir. Ancak bu şekilde ekonomik olarak işler yolunda gider. Yoksa bizi ciddi sıkıntılar bekliyor. Haberiniz olsun.