Bulunduğumuz anlar, hep kafa karışıklığı, iç sesimiz bırakmıyor ki bizi baş başa. Beynimizdeki tilkilerin kuyruğu birbirine değdi değecek. Ülkemizin iç karışıklığından beter ruhumuzdaki çatışmalar ne ölen belli ne kalan.
Kimi dinlesem savaşçı gibi ne elinde ne de belinde bir tabancası var faili meçhule gidiyor düşleri. Fallardan öğrenmeye çalışıyorlar kim dostu düşmanı ne garip değili mi kahve telvelerine güveniyor olması.

Mevsimlere göre yaşıyor artık insanlar, hüzünlenmek için sonbaharı aşık olmak için baharı bekliyor.
Bu büyük çelişki değil mi bu bekleme işi, biliyoruz ki ölülerin asla bu dünyaya geri gelmeyeceğini böyle bir mucize olsa dahi.
Artık daha iyi anlamaya başladım insanlar neden yaş aldıkça yalnız kaldıklarını belki de bu onların kendileri için istedikleri bir şey . Yaşamış oldukları onca yılın yorgunluğunu öyle atabiliyorlar. İnsan yoruldukça ve öğrendikçe bunu anlıyor. Sanki elini ayağını insanoğlundan çekip yaratıldığı toprakla arasındaki bağı kuvvetlendiriyor; çiçeklerle kuşlarla ve hayvanlara olan ilgisi, daha çok artıyor biliyor ki onlar da kavga, düşmanlık yok vakti gelince her kuş gideceği ülkeyi biliyor ve kuracağı yuvayı ve her çiçek ne zaman açıp ne zaman solacağını öğrenmiş ve insanoğlu kardeşçe yaşamayı öğrenemediği bir dünyada.


Evet, bulunduğumuz anı düşünelim iş stresi patronların acımazsızlığı, birçok insanın kişiliğinin oturmamış olmasından oluşan uçsuz bucaksız egolar, haksızlıklar ve çevrenizdeki insanların kendi işlerini güçlerini bırakıp hayatına renk katmak adına başkalarının hayatlarını merak etmeleri kendi yedikleri çanaklarına bakmadan namussuzun namuslu gibi görünmeye çalışması şerefsizin şerefli görünme çabası aynen şuna benziyor bazı hacıcık hocacık amcaların halk diliyle başı açık kadınların namussuz kapalı olanların ehli namuslu görüşü gibi değil mi biraz da.
Herkes kendi yaşam kuyusunun içine atıp diplerde sakladığı çöplere bakıp kendini hatırlağında; daha kardeşçe yaşanır olacak dünya ve azalır çoğalan bu yalnızlıklar.
Anı yaşamak yerine tümü yaşanılır kılmak mümkün olur.
Şimdi çıkıp kumsaldan deniz kabukları toplayayıp rüzgar gülü yapacağım birbirine vurup ses çıkarırken içime huzurdan salıncak kurup özlediklerimi sevgiyle anacağım.

Yüreğiniz sevgiyle dolsun mavi kalın...