Hatırlayalım: 2001’de üçlü koalisyon vardı. Ekonomik kriz patladı. Başbakanın önüne esnaftan kasa, başına da Cumhurbaşkanından anayasa kitapçığı atıldı. Çaresizlik içindeki koalisyon, ekonomist ithal etti. O, çalışmalarına başlamışken hükümetin bir buçuk yıl ömrü vardı. Ama koalisyon ortağı Sayın Bahçeli, sabredemedi, seçim dedi. Sonuç, arayış içine düşen millet yeni kurulan AK Parti dedi. Böylece Sayın Bahçeli’nin acil çıkışıyla yepyeni bir iktidar doğdu, sonraki iki dönemde de oyunu artırdı. Sayın Bahçeli’nin de düştüğü muhalefet partileri, milletin başarılı bulduğu AK Parti politikalarına bir türlü alternatif üretemedi. Hükümeti cemaatle işbirliği yapmak ve yolsuzlukla suçladılar sürekli.
Hükümetin bakanları da onlara nispet yaparcasına cemaatin olimpiyatlarında konuşmalar yapıyor, eğitime, ekonomiye, yoksula… vs. katkı etkinliklerine övgüler düzüyordu. Bir yandan da savcılar harekete geçmiş, ihtilal hazırlıkları iddialarıyla özel yetkili mahkemelerde Genelkurmay Başkanı’nı bile yargılayıp 2 yıl hapsedecek kadar ileri gidebilmişti.
Günün birinde en yetkili ağızdan duyduk ki cemaat hükümeti aldatmış(!) Gizlice paralel bir yapı kurmuş, devleti ele geçirmek üzere ihtilal yapacaklarken yakayı ele vermiş.
Bir başka boyut da şu: Hükümet akil insanlar desteğiyle kamuoyunda da benimsenen çözüm süreci başlatıyor. Ölümler duruyor, şehit cenazeleri gelmiyor diye halk da güveniyor Kürt kardeşlerinin çoğunlukta olduğu partiye 80 vekil veriyor. Ancak Suruç’ta patlayan bombanın ardından sil baştan… Ülkede kan, gözyaşı, ağıt…suçlamalar, karalamalar… Muhalefet iktidarı suçluyor, iktidar aldattılar bizi diyor yine(!) meğer savaşa hazırlık süreci yapmışlar çözüm sürecini.
Perde gerisinde neler oluyor halk anlayamıyor, yoramıyor, iki arada bir derede çaresiz! Millet hatırına birleşmesi gereken siyasilerden duyduğumuz suçlamalar, karalamalar hepten karıştırıyor kafaları. Tıpkı 12 Eylül öncesi gibi.
Sayın Bahçeli yine devrede… ‘Başbuğ’un 3 milletvekiliyle iktidara talip olarak devletine sahip çıkma icraatını unutmuş, kimseyle birleşmem diyor, başbakan ol diyorlar olmam diyor, seçim de seçim… Al sana seçim, gel seçim hükümetinde ol, olmam diyor, illa seçim…Bir yanda akan gözyaşı, kan bir yanda seçim… Başbuğun oğlu bakanlığı kabul etti diye kovuyor onu. Siyasî tutumu ve tutarlı davranışlarıyla ülkenin dikkatini çekmiş Meral Akşener Hanımefendi gibi bir figürü de sokmuyor listeye. Derdi bilen yok! Çok telefon alıyorum. Halk soruyor: Canıyla başıyla, dişiyle tırnağıyla komünizme götürülmek istenen ülkemin devletine, milletine sahip çıkarak “Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz” diyen ülkücüler neredesiniz? Devletin başına devlet gelecek dediniz, gelmem diyor. Devletinize, milletinize sahip çıkacak Başbuğunuzu ne zaman seçeceksiniz?
AK Parti yetkililerine de şunu soruyor halk: Niye sizi kandırıyor bu şer güçler sürekli?
CHP’ye dediği de şu: İyi-kötü ayrımı yapmadan hep suçlama yerine çözüm ve proje sun, benim değerlerimi tartışma konusu yapma huyundan geç artık!
Aldatanlara da yalancının mumunu hatırlatıyor halk!
Kimse kusura bakmasın, yaz dedi okurlarım yazdım, yorumum da şu: Devlet içine şer güçlerin her zaman sızdığını, hatta Atatürk’ün ifadesiyle millete kötülük etmek isteyenlerin din maskesiyle sinsice faaliyetler yürüteceklerini bilmeniz gerekmez miydi? Siyasetini şiddete dayandıranların bu huyundan geçmeyip yine sinsice yığınak yapabileceklerini düşünüp güçlü bir devlet istihbaratıyla tedbir almanız gerekmez miydi? 12 Eylül öncesi siyasetçilerin olan-biten karşısında uzlaşma yerine suçlama yarışına girmelerinin acı sonucu, ortada değil mi? Kararını vermiş halka oyunu değiştir diyoruz şimdi, halk da siyasîlere sorduğu bu sorularla itimadım kalmadı diyor. Ülkede büyük bir kalkınma hareketi başlatmış, ekonomik dengeleri rayına oturtmuş AK Parti , bütün dava arkadaşlarının ortak iradesini bulsaydı, halkın tereddütlerine yol açan soruya muhatap olmayacaktı. Son derece üzgünüm(!) Siyasetçilere 10.Yıl Nutku’nun şu can alıcı sözlerini iyi düşünüp değerlendirmelerini öneriyorum:
“Büyüt Türk Milleti! Kurtuluş Savaşına başladığımız 15 yıldan beri muvaffakiyet vaad eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.” Tarih ışıktır ne mutlu karanlığa tutabilene!