Kökümüzden gelen kültürü, geleceğe ulaştırma amacıyla oyunlaştırdığım Manas Destanı, devlet adamlarına önemli rehberdir. Manas adaleti, cesareti, merhameti, bilgeliği ve temiz yürekliliği yönetiminin temeli kabul eder. Bütün kararlarını da görmüş, geçirmiş, pişmiş Aksakalların (Batılı duayen diyor) iradesine göre alır. Oyunda Aksakalların karar için sunduğu bir öneri var. Irkı ve dini değil liyakatı esas alıyor. Rüyasında eline konan kuş hakkında yorum isteyen Manas’a şöyle diyor Aksakal Başı Acıbay:
“Ne mutlu sana başbuğum, ne mutlu sana! Tanrım bağış yaptı sana. Almambet bu kuş. Haksızlık gördü Esen Han’dan(Çin hükümdarı). Baş kaldırdı, kavga etti, mücadele verdi. Gördü ki anlaşılmaz, kıymeti bilinmez göç etti. Bu güne dek Aydar Han oğlu Ergökçe yanında olduğunu duyuyorduk. Herhalde seni arayıp bulacaktır. Göçen yiğide kucak aç Başbuğum! Sana bu yakışır.”
Bu önerinin gereği Çinli Almambet’i sağ kolu yapan Manas, yönetimini güçlendirmiş zaferden zafere ulaşmıştır. Ancak onu son büyük savaşta kaybettikten sonra acısıyla öfkeye kapılmış, kana kan intikam diye tedbirsizliğe düşüp, küçük bir hançer yarasını küçümsediği için kendi hayatını da kaybetmiştir. Bu destan kültürümüz bize rehber olabildi mi? Hayır. 12 Eylül öncesi siyasetçi, aydın, genç… herkes öfkeye kapıldı; suçlama, karalama, çatışma furyası içinde milletçe darbeye çanak tuttuk. Herkes kendince haklıydı ama sonuçta haksız çıktı. Ortak akılla uzlaşma diyemedik, hırslarımızla yazılmış senaryonun figüranları olduk.
2002 öncesi darbeleri, ölümleri, krizleri bitirmiş; ekonomik dengeleri yerine oturtmuş ve kalkınma hareketi başlatmıştık ne güzel! Yeni Türkiye diyorduk.
7 Haziran seçimleri ardından kimse canını yakan hançer yarasını nerede, nasıl aldığını araştırıp akıllıca çözümler üretme çabası içinde değil. Öfke sardı ruhları. Eski Türkiye’ye doğru savruluyoruz yine! Hayretler içindeyim: Kasımpaşalıyım, Kelkitliyim, Karagümrüklüyüm… meydan okumalarına kadar vardı iş. Birbirini nazikçe eleştirme yerine dillerde karalama ve kabadayıca nefret söylemleri…İktidar muhalefet çatışması toplumun her kesiminde bölünmeler yaratıyor sürekli. Çatışma safları belirginleşiyor. Manas’ı yaralayan hançer saplandı birliğimize, dirliğimize! Yani Başbakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un ifadesiyle düğmeye basıldı yine. Bir oyun yazıldı, rolleri dağıtıldı ama bunun farkına varıp ortak akılla hareket edemiyoruz.
Allah aşkına, millet aşkına dur diyelim artık bu gidişe! Varsın olmasın iktidarımız, paramız, malımız, mülkümüz, makamımız, mevkimiz…Dedem Korkut’un buyurduğu gibi gelimli gidimli dünya… Son ucu ölümlü dünya için değer mi?
Nefret sözcüklerini hiç kullanmasak diyorum. Çözümler, projeler sunulsa rekabet için sadece. İktidar-muhalefet ortak karar alarak oy uğruna etnik kimlikleri, dinî söylemleri, kutsal değerleri tartışma konusu etmese... Aksi halde mütedeyyin insanlarımızla, onlar gibi olmayanları veya olamayanları, farklı etnik kimlikleri karşı karşıya getirmiş oluyoruz. 28 Şubatçıların yaptığının başka versiyonu oluyor bu ve bölünmeleri yaygınlaştırıyoruz.
Madem ki düğmeye basıldı biz de ortak akılla hareket ederek mutlaka bir uzlaşma yolu bulalım artık, rahatlasın toplum. Bir yanda terör belası, bir yanda sonraki yazımda yaptığım araştırmalarla çözüm sunacağım bizi dünyaya da rezil eden trafik kazaları akıtıyor kanımızı.
Millet yaşadığı güzel günlerin özlemi içinde, sorumlu devlet adamları, aydınlar arıyor ve bütün partilerden yumuşama bekliyor. Göz önünde olan herkesten beklediği de yumuşama!
Yapılan ankete göre % 86 ile en güvenilen kesim öğretmenlermiş. Halkın güvendiği öğretmen yüreğimle kahraman şehitlerimize, vahim kazalarda hayatını kaybeden insanlarımıza Allahımdan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyor, yüksek sesle haykırıyorum:
Kan ve gözyaşı gördükçe içim yanıyor efendiler; oyyy… şehidim, vatanım, milletim oy!