Hatırlayacağınız üzere dünyanın en önemli otomobil üreticilerinden olan VW geçenlerde egzoz emisyon hacmi ile ilgili olarak bir sıkıntı yaşadı ve bu sıkıntı ile ilgili olarak da ekonomi basınında yer aldı.
Bu konu ile ilgili olarak ele alınması gereken birkaç nokta var.
ABD diğer ülkelerden farklı olarak bazı ölçüm değerlerine sahip bir ülke. Her ülke ithal ettiği ürünler ile ilgili olarak bazı standartlara bağlı kalınmasını istiyor. ABD, bu ülkeler içerisinde belki de en hassas olan ülkelerden birisi. Bundan 3-5 yıl kadar önce Rusya’ya domates ihraç ederken de benzer sıkıntı ile karşılaşmış ve ihraç etmek istediğimiz domateslerin geri geldiğini hepimiz biliyoruz.
ABD, bu bağlamda araçlar içinde Avrupa ölçüm değerlerinden daha farklı değerlere sahip olduğu ve bunu da saptadığı için de bu durumun düzeltilmesini istemesi en doğal hakkı. Bu meseleye biraz da şu şekilde bakmak lazım. Örneğin Toyota da benzer şekilde fren sisteminde bir arıza meydana geldiğinde hatasını kabul etmiş ve binlerce aracını geri çağırmış idi.
Otomotiv sektörü dünyanın en önemli ve lokomotif sektörlerinden birisi. Yan sanayisi ile birlikte düşündüğünüzde yüzbinlerce insanın istihdam edildiği ve katma değerin en çok olduğu sektörlerden birisi.
VW’nin hatasını kabul etmesi, kriz iletişimi açısından son derece önemli bir davranış. Çünkü modern tüketici artık bilgiye çok çabuk ulaşabiliyor. Dolayısı ile artık tüketiciden bilgi saklamak işletmeleri son derece sıkıntıya sokan bir davranış oluyor. Bu bağlamda VW’nin de bilgi saklamaması ve hatasını kabul etmesi hem şirket adına hem de otomotiv sektörü adına önemli bir kazanım.
Marka olmak demek sözünün arkasında durmak demektir. Marka olmak demek vaat ettikleri ile performansının birbiri ile örtüşmesi demektir. Marka olmak demek dürüst olmak demektir. Özellikle kriz dönemlerinde dürüst olmak marka için orta ve uzun vadede kazanımların daha çok olması demektir.
Keşke bizim şirketlerimiz de VW’nin hatasını kabul ettiği gibi hatalarını kabul etseler ve her durumda dürüst davransalar.