Gökyüzü yine astı suratını artık uzun bir süre yüzü gülmek bilmez.
Herkesin ondan kaçar bir hali var. Banklar kendi başına yalnızlığını yaşıyor yanı başında dallarıyla onu kucaklayan söğüt ağacı, tüm yapraklarını gözyaşı gibi tek tek dökecek ve yine de koca kışa direnmeye çalışacak tüm çıplaklığıyla, boş bank yine de mutlu olmalı her ne olursa olsun kökleri ve dallarıyla olsa da yanı başında olacak söğüt ağacı.
Büyüklerimiz söylerdi her zaman Gölgesi olsa yeter. Evet, bazen gölgesine sığınmalı bir şeyin.
Pencerenin kıyısından seyrediyorum denizi bu nasıl hırçınlıktır ki hiçbir şeyi kendinde barındırmak istememiş, nefretini kusmuş gibi kucağını açan kumsalda yapayalnız çocuk ayakkabıları, ucu fiyonklu bebek tokaları , martı ölüleri kimden çalmış bunce şeyi kime hediyesidir.

Sahilde yürüyorum sokak lambaları birbirine göz kırparken herkesin yüzünden bin parça, kime sorsam üzgün yoksa bu mevsim mi insanı karamsarlığa itiyor.
Eli cebinde dolaşanların sessizliğini liseli haşarı çocuklar bölüyor, bölsün de zaten yaşam çok ciddeye alınmamalı mı yoksa alınmalı mı işte bu konuda benim de kafam biraz karışık.
Bir bebeğin gülümsemesiyle aydınlansın o zaman gökyüzü...
Bir insanın gözleri çok dalmamalı yakınlara, sonra her şekile bir anlam yüklüyorsun yüreğinde.
Şuradaki küçük kız çocuğu sanıyorsun kendini ve tüm çiçekleri puf çiçeği gibi üflüyorsun gökyüzüne oysa o çiçeğin yaprakları düşer birer birer yeryüzüne ve bilmez hiç kimse ne kadar özlendiğini.
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Orhan Veli Kanık


Ve yüreğimiz de gökyüzü gibi sonsuz sevgi yanı başımız da yaprağını dökse de duracak söğüt ağacı ve iki kişilik bank olsun.
Sevgiyle kalın.