Geçen hafta halk, olan bitenden çok rahatsız demiştim.Çaresizlik içinde yeni bir siyasî özlemin içine girdi, ülkenin insanlarının birbirine düşman olmasını istemiyor, nefret söylemlerinden vazgeçilmeli demiştim. Partiler uzlaşma mesajları vermeli, hatta tek başına iktidara gelen olursa bile o partinin anamuhalefetiyle iş birliği içinde anayasayı ve halkın istediği yasaları çıkarması gerekir demiştim. 800 üstünde rahatsızlık belirten vatandaşın köşelerime ulaşan bu talebi, demek ki açıkça ortaya vurulmasa bile ülkenin her yerinde sessiz ve derinden bir iktidar dip dalgasına doğru evriliyormuş ki bütün tahminler alt üst oldu.
Dikkat edelim efendiler, beyler! Millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini her zaman bilmiş bu büyük milletle oyun olmaz. Siyaset egoların, kişisel hırsların tatmin yeri olmamalı, halkı hoş tutmak için çareler üretilmelidir. 7 Haziran’da istenen çareleri ve uzlaşma talebini yerine getirmeyeceğin mesajını verirsen halka, dip dalgasıyla getirir seni işte böyle kendi yoluna. Yaptığı doğrudur halkın, anketler birinci partiyi göstermişti, ona yüklendi ki onun çevresinde uzlaşma olsun. Aksi taktirde gene suçlamalar, karalamalar sürecekti. Bunu gördü halk! 7 Haziran sonrası kullanılan hırçın dil, 2001 öncesini hatırlattı kitlelere. Sustu insanlar, anketçilere bile doğruyu söylemediler, hepsi yanıldı. Bu tablodan ders çıkarabilecek mi muhalefet, hiç sanmıyorum. Ana muhalefet başladı yine bilinen tepkilerine. CHP diyor ki başkanlık sistemi için sakın kapımızın önünden geçmesinler! Niye? Bir açıklama yok. Dünya gözünü dikmiş ülkemizin üstüne! Aman ha…uyum ve birlik içinde, hızlı kararlarla çağlar üstünden sıçramasın Türkiye diye dört gözle bekliyor. Dünyanın her yerinde mazlum milletler bizim için dua ediyor, birlik içinde iri-diri-güçlü olalım diye. Güçlü olanlar da ellerini ovuşturuyor düşelim birbirimize diye. Ama ana muhalefet hâlâ görmüyor bunu, dip dalgasıyla yerle bir oldu yine görmüyor, millet de anladı artık, onların bunu göreceği de yok.
MHP’yi de kutluyorum. Kendisi milliyetçi olduğu için damarına bastı milletin ki AK Parti’yi tek başına iktidara taşısın. Hâlâ da milliyetçiğinin gereğini yapıyor ve aynı tutumuyla partisinin tabanını kaydırdığı gibi beyin takımını da AK Parti’ye yönlendirmeye çalışıyor. Tutum ve söylemleriyle sağın birliğini sağlamaya çalışıyor. Brovo! Sayın Türkeş, Sayın Yalçın Topçu ve hemşehrimiz Sayın Metin Gündoğdu birlik siyasetinde yerlerini aldılar, kendilerini tekraren kutluyor; adalet ve kalkınma davasına hizmet için daha da geleceklerin olduğuna inanıyorum. Doğrusunu isterseniz, ben bu kadar güçlü birliğin yolunun açılacağını beklemiyordum ve milletim adına biraz tedirgindim ama…Millet gösterdi büyüklüğünü. Hayırlı olsun! Aklı başında olan herkese de önerim şu:
Haydi birlik siyasetine! Küçük partilerde hiçbir davaya hizmet edilemez! Sağdayım diyenler adalete, kalkınmaya yürüsün; soldayım diyenler de CHP’ye yürüsün ama nefret dilini terk ederek. Millî değerlere, bizim olan değerlere küfretmeden; sözde değil, özde barış diliyle, projeyle, sistem önerileriyle…İki partili sistemle yürüyelim milletimizin istediği mutlu geleceğe! İki partili sistemle bütünleşen bünyemize uygun başkanlık sistemini de iyice bir düşünelim; önyargılarla ve egolarla hareket etmeyelim.