Terörü , teröre direkt ve dolaylı destek verenleri lanetlediğimi köşemde defalarca sizinle paylaştım.

Geçen hafta yine Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta ve Fransa’nın başkenti Paris’te terörist saldırılarda masum insanlar katledildi. Lanetliyorum terörizmi ve destekleyenleri.

Yaygın ve küresel basında Beyrut’taki saldırılara pek yer verilmezken Paris saldırıları oldukça yoğun işlendi. Bu bana her zamanki gibi evrensel değerleri kendi ülke vatandaşları için isterken diğer dünya insanlarını ötekileştiren yaklaşımın uygulamasını hatırlattı.

Bir Fransız kaç Lüblanlı , kaç Bosnalı , kaç Ahıska Türkü eder diye sormadan edemedim kendime.

Yapılan saldırıların yöntemi , lokasyon seçimi ve zamanlaması tesadüf değildi. Saldırıları da üstlenen aynı terör örgütü idi. Olan masum insanlara oluyor. Yöneticilerinin hırsı ve yanlış politikalarının bedelini canlarıyla ödeyen masum insanlara.

Yakın zamanda üç büyük terör saldırısına maruz kalan Avrupa’nın göbeğindeki Fransa’yı terör saldırıları açısından çekim merkezi yapan nedir?

Irk ve din ilişkilerinin en sorunlu ülke olması mı, İslam’ın Fransa’da en yaygın ikinci din olması mı, Fransa hapishanelerindeki mahkûm ve tutukluların % 70 kadarının Müslüman olması mı, hapishanelerinin terör okullarına dönmüş olması mı, 2005 yılında Fransa’da yaşanan isyanları yöneticilerin iyi okuyamamaları mı, Afrika ve Orta Doğu’da meydana gelen/egemen güçler tarafından tezgâhlanan çatışmalarda on binden fazla Fransız askerinin görev yapması mı, Basra Körfezi’ne IŞİD’e karşı bir uçak gemisi göndermesi mi, tarihindeki kanlı sömürgecilik mirası mı yoksa Avrupa’nın 11 Eylül’ü mü ?...

Süreç içerisinde bu sorulara cevap aramak gerekiyor değerli okurlar. Geçmişi iyi okuyarak, gündemi takipte kalmalı, öngörüleri iyi analiz etmeliyiz.

Ben size yazımı hazırlarken ajanslara ülkemizin uzun menzilli hava savunma sistemi ihtiyacında Çin’le sürdürdüğü müzakereye son verdiği haberi düştü. Oldukça stratejik bir konunun G-20 Toplantısı öncesi açıklanması akıllara yeni yeni anlaşma masalarının kurulabileceğini getirdi. Zira 4 Milyar Dolarlık bütçeye sahip projeye NATO ve ABD karşı çıkıyor, teknoloji transferi konusunda Çin hükümeti ise nazlanıyordu. Bakalım arkasından ne/neler çıkacak?

G 20 Toplantısı’na değinmişken Çin Hükümeti ile ülkemiz arasında yapılan 7 anlaşmayı ayrıca inceleyerek sizinle paylaşacağım. Ancak “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu ile Orta Koridor Girişiminin Uyumlaştırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası üzerinde iyi durulması gereken ve Çin Hükümetinin oldukça istekli olduğu bir proje.

Günümüz dünyasında evrensel değerlerin tüm insanlar için uygulanamaması ve refahın eşitçe paylaşılamaması birincin sorun olarak öne çıkıyor. G20 Zirvesi öncesinde iş dünyasının zirvesi B20 toplantısında konuşan Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç’un Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir. Ben en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun kapitalizmdir demesi yeni dünya düzeni açısından bir işaret fişeği midir? Samimiyet testi gerektiren bu açıklamanın süreç içerisinde değerlendirmesini birlikte yapacağız.

1944 Yılının 14 Kasım’ı 15 Kasım’a bağlayan gece vatanlarından sökülerek yaşlı, hasta, çocuk, kadın demeden sürgün edilen Ahıska Türklerimizin acısını paylaştığımı ifade ediyor , küresel gündemin oldukça karıştığı bu günlerde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünün altını çiziyorum.

Sağlıcakla