Ne zamandır bu derdin acısı var bilmiyorum fakat gün geçtikçe artar oldu insanların içindeki sevgisizlik, güvensizlik. Bazen düşünüyorum doğru bir şeyler mutlaka var yoksa onca insanlar arasında belki de gözden kaçırdıklarımız kim bilir görmek istemediklerimiz de olabilir.

İyilik yapmaktan korkar olduğu gibi insanlar artık sevmeye korkar olmuş. Hangi kalabalığa girsem aşık olma isteği deli sevmek falan filan işte.

O mert yürekli insanlar, günümüz zamanında elbet vardır çok da dert etmemek lazım illa ki seveceksen önce kendini sevmekten başlamalı sonra tüm canlıları örneğin bir çiçeğin nasıl çiçek açtığını ve Rabbimizin yarattığı mucizelerle dolu dünyayı seveceksin.Hiçbir insanoğluna ümidini bağlama ki kalan hayatın için içinde sevgi, güven , umut kalsın ve kendine yetebilsin.

Ben en çok Nazım ın şiirlerini aşklarını seviyorum bazen kendiniz ne kadar yazsanız anlatsanız da bir başkasının duyguları sizi olmak istediğiniz yere götürür.

?Sevgili,
Bütün bir uykusuz geçen geceden sonra sana bu mektubu sabah sabah yazıyorum. Oğlumla beraber çıkarıp gönderdiğiniz resim uyutmadı beni. Niçin uyutmadı? Neden uyutmadı? Bu niçin?e, neden?e cevap vermek için baştan başa bir şiir kitabı yazmak lazım. O kitap günün birinde yazılacaktır. Şimdi muhakkak olan bir şey varsa, bütün bir gece uyumadığımdır.
Bana aşk mektubu gönder, diyorsun. Şimdiye kadar gönderdiklerimin çoğu neydi zaten. Sen benim gözlerimin içine bakarak bir kere olsun seni seviyorum dememişsindir. Ben, her yerde, her zaman, yaldızlı bir denizin üstünde, çam ağaçlı bir balkonda olsun, karanlık, yalnız senin gözlerinin ışıltısını gördüğüm ılık bir odada, bir hapishanenin görüşme yerinde olsun, mektupla olsun, mektupsuz olsun, nesirle olsun, şiirle olsun, içimden her gelişte sana, seni seviyorum, demişimdir.
Ben bu aşk mektubu yazmasını beceremedim. Sen yaz da bana model olsun diyorsun. Senin aşk mektubun harikuladeydi. Buranın ölçüsüyle, böyle bir mektup için üç sene yatılır billahi? Zati sen benden çok daha derinsin, yavrum. Belki ben daha sanatkarım.
Benden emin olman beni öyle bahtiyar, öyle mağrur kıldı ki? Bir binbirgece şehrinin altın kakmalı kapılarından muzaffer girmiş eski zaman kahramanı gibi hissediyorum kendimi?.?
KARIMA MEKTUP
(11 Kasım 1933, Bursa Hapishanesi)
Bir tanem!
Son mektubunda:
?Başım sızlıyor
Yüreğim sersem!?
Diyorsun.
?Seni asarlarsa
Seni kaybedersem;?
Diyorsun;
?Yaşayamam!?
Yaşarsın karıcığım,
Kara bir duman gibi
Dağılır hatıram
Rüzgarda;
Yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
En fazla bir yıl sürer
Yirminci asırlarda ölüm acısı.
Ölüm
Bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
Razı olmuyor gönlüm.
Fakat
Emin ol ki sevgili;
Zavallı bir çingenenin
Kıllı, siyah bir örümceğe
Benzeyen eli
Geçirecekse eğer
İpi boğazıma,
Mavi gözlerimde korkuyu görmek için
Boşuna bakacaklar
Nazım?a!
Ben,
Alaca karanlığında son sabahımın
Dostlarımı ve seni göreceğim,
Ve yalnız
Yarım kalmış bir şarkının acısını
Toprağa götüreceğim?
Karım benim!
İyi yürekli,
Altın renkli,
Gözleri baldan tatlı arım benim;
Ne diye yazdım sana
İstendiğini idamımın,
Daha dava ilk adımında
Ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
Kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
Bana fanila bir don al,
Tuttu bacağımın siyatik ağrısı,
Ve unutma ki
Daima iyi şeyler düşünmeli
Bir mahpusun karısı
Nazım Hikmet