Konuşarak dertlerimizi anlatırız. Bizi dinleyen insanın idrak seviyesine göre konuşmalarımız bir değer ifade eder. Yüksek perdeden çok şey anlattığımızı sanırız, fakat karşımızdaki bizi dinlemiyor ve anlamıyorsa nafile çaba göstermiş oluruz. Biz tanımasak da konuşmasak da sözü altın değerinde olan aramızda pek çok insan vardır muhakkak. Bu gibi insanların sözü, yüzyılların ötesine ulaşır. Çağını ve zamanını iyi algılamış; yaradılışında üstün meziyetleri olan, felsefeyle uğraşmış, hikmet peşinde koşmuş filozof (bilge kişi) dediğimiz insanlar, kendi toplumuna ve insanlığa hep ışık olmuşlardır.

Çok şey söyleyip hiçbir şey ifade etmemektense az ve öz söz edip insan beynine düşen tohumun yeşermesine imkan veren bilge kişiler, her toplumda hep var olacaktır. Bazen hikmetli söz,insanın hayatını,düşünce ufkunu,zihniyetini ve her şeyini alt üst edecek güçte tesir yapar. Öyle ki insan elektiriğe çarpılmış gibi olur:

Zenginliği ve asaleti bir şeref alameti olarak görmeyen Sokrates'e biri sorar :

"Sen herkese konuşma sanatını öğretiyorsun da kendin neden iyi bir hatip değilsin?"

"Ziyanı yok" der Sokrates, "Bileyi taşları da kendi kendilerine kesmezler, fakat kaba demirleri keskin yapabilirler."

Gevezenin biri konuşma sanatını öğrenmek için Sokrates'in okuluna kaydolmak ister.Fakat Sokrates,diğer okullara göre iki kat para isteyince,adam itiraz etmeye başlar. Sokrates adamın sözünü keserek şöyle der:

"Sana bir değil iki şeyi öğreteceğim.Birincisi konuşmayı;ikincisi ise susmayı!.. Bu yüzden iki kat para istiyorum."

Namık Kemal'e bir arkadaşı ,

"Sizin en samimi dostunuzla, en şiddetli düşmanınız kimdir?" diye sormuş. Namık Kemal ,"İnsanın en samimi dostu da en şiddetli düşmanı da kendisidir." diye cevap vermiş.

Necip Fazıl'a sormuşlar:

"Üstad özel arabanız yok mu?"

Üstad anında mütefekkirane bir cevap vermiş:

"Var. Ama ona en son bineceğiz."

Tolstoy'a "Nasıl mutlu olursunuz? " diye sorduklarında şu cevabı vermiş:

"Sahip olduğum şeylere sevinerek,sahip olmadıklarıma ise hiç üzülmeyerek."

İlk çağlarda Sparta Krallığı yapan Agesilaus'a sormuşlar: "Doğruluk mu daha büyük meziyettir, yiğitlik mi?"

Agelius cevap vermiş:

"Bütün insanlar doğru olsaydı , yiğitliğe ne lüzum kalırdı?"

Yolumuzu, ufkumuzu aydınlatan değerlerin farkına varıp onların hikmetleriyle hayatın daha bir yaşanır hale geleceği muhakkak.