Hafta sonu bölge illerimize bir dizi ziyaret gerçekleştirdim. Ziyaretlerde kendi sektörlerinde faaliyet göstermekte olan meslektaşlarımla biraraya gelip sohbet etme fırsatı buldum

Zamanın büyük bir bölümü yolculukta geçse de kalan zaman bize yetti. Amasya'da, Tokat'ta, Merzifon'da ve Çorum'da gündeme gelen konular o kadar benzer o kadar birbirini tamamlayıcıydı ki sizlerle paylaşmadan geçemedim.

İş hacimlerindeki daralma, tahsilat güçlüğü, finansman maliyetleri ve rekabet sohbetlerde ortaya çıkan ana başlıklar. Özellikle üretim sektöründe faaliyet gösteren arkadaşlarımızın gündeme getirdikleri teknoloji transferi ve nitelikli iş gücü ihtiyacına erişim zorluğu ise üzerinde titizlikle durulması gereken başlıklar.

Merzifon'da yirmi yılı aşkın süredir sıva üstü elektrik armatürü imalatı yaparken üretimi durduran ve başka bir alana yönelmek durumunda kalan bir meslektaşım 'Pazara uzak üretim yapmanın, talep değişimini zamanında yakalamayışının, verimliliği artıramamanın ve lojistik sektörünün gelişimine bağlı olarak ithal ürünlere erişiminin kolaylaşmasının' üretime ara vermesinde belirleyici olduğunu gündeme getirdi.

Amasya'da üretimin içinden gelen (Toz siklon imalatı) bir meslektaşım rekabetin artışı, üretime yönelik yatırımların azalması ve beraberinde karlılık düşüşleri nedeniyle konut yapım sektörüne yöneldiğini, konut finansman maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle sektörde de daralmaların yaşandığını söyledi. Çorum'da ise imalat sektörüne yönelik 'Organize Sanayi Bölgesi'nde yatırımların devam ettiğini, konut yapım sektöründe duraklama yaşandığını, beraberinde tahsilat sorunlarının yaşandığını öğrendik. Tokat'ta da benzer söylemleri dinledik.

Satış, satışın finansmanı, sürdürülebilirliği, karlılık ve verimlilik, lojistik gibi sorunları çözmeden üretime dönük yatırımlar yapmanın sonuçları maalesef üretimi durdurmakla sonlanıyor. Ülkemizde ve yakın coğrafyamızda ticaretin merkezi durumundaki İstanbul'da satış organizasyonunu oluşturamayan, markasıyla öne çıkamayan üreticilerimizin durumu ya tedarikçi olarak az kazançla yetinip yerinde saymak ya da üretimi durdurmakla son buluyor.

Diğer bir gelişme ise yakın coğrafyamızda ve komşu ülkelerimizde devam eden çatışma/savaşlar nedeniyle dış ticaretimizin olumsuz etkilenmesi. Dünya ticaretinde aslan payını yüzde 23,3 ile ABD, yüzde 13,9 ile Çin , yüzde 6,18 ile Japonya ve yüzde 5,17 ile Almanya alır iken ülkemizin payı yüzde 1,08 civarında. Biz bu payı nasıl artırabilirizi konuşmak, düşünmek ve yapacağımız planlar doğrultusunda uygulamaya geçmek durumundayız.

Devlet destekleri bir yere kadar evet ancak üreticimiz, işletmecimiz ürettiği ürünlerde, verdiği hizmetlerde verimliliği artırıcı, inovasyon içeren ve farkındalık yaratan yaklaşımlarda bulunmadığı sürece bizim dünya ticaretinden aldığımız payın artması mümkün olamayacağı gibi azalması da sürpriz olmayacak.

Bölgemizde nabız böyle atarken ülkemizde de farklı atmadığını düşünerek doğru tedavi yöntemini birlikte düşünerek, birlikte uygulamalıyız. Dışarıdan önerilen tedavi metotlarının bizlere neler kaybettirdiğini unutmayalım.

Sağlıcakla