Defter-i Hakanî

Halk dilinde defterhane

Bugünkü adıyla tapu dediğimiz dairede

Her ayın evrakı torbalara doldurulup, sıra sıra asılırmış.

Evrakın hangi aya ait olduğu da kocaman yazı ile üzerine mürekkeple yazılırmış. Muharrem Torbası, Cemaziyelevvel Torbası gibi.

Bir gün iki arkadaş bu dairede bir evrak arıyorlarmış. Torbalar yüksekte asılı olduğu içinde biri duvara dayalı duran merdivene çıkmış, öteki de hem merdiveni tutuyormuş düşmesin diye, hem de başı yukarıda arkadaşına bakıyormuş.

O vakitlerde pantolon giymek adeti yok tabii. Uzun boy entariler giyinilir, pantolon giyene neûzübillah kafir oldun, derlermiş. Bizde o zamanlar, en kolay şey kafir olmaktır zaten!

Her neyse insanlık hali bu ya

Aşağıda merdiveni tutan adamın gözü,

Arkadaşının entarisinin altına ilişmiş.

Bir de ne görsün.

Donunun arka tarafında kocaman bir 'Cemaziyelevvel' yazısı.

Hımm, demiş. Çakmış işi.

Bizimki torbalardan birini alıp kendine don yaptırmış desene, demiş.

Tabiî ki züğürtlükten.

Züğürtlük bir yana,

Donu diken kadını da dikişte usta olamayınca, verevini eğrisini doğrusuna getirememiş, koskoca yazı kala kalmış arkada.

Derken efendim, gel zaman git zaman; bizim bu yazılı donlu adamcağız, bir yolunu bulmuş, büyük bir makamın sahibi oluvermiş.

Koltuğuna oturur oturmaz, sadece elbiselerini değil, atı-avratı neyi varsa yenilemiş, eski günleri unutmuş, kokorozlanıp dururmuş.

Merdiveni tutan arkadaşı da, olduğu yerde kalıvermiş. Ne bir makam ne bir mevki görmüş. Alelade kala kalmış olduğu yerde.

Durum bu minval üzere sürüp giderken, bu iki eski arkadaş arada bir karşılaşırlarmış. Ne ki, her karşılaşmada züğürtlükten devlet çuvalını don biçen arkadaşı, ikide bir olduğu yerde kalan arkadaşını ezmeye, küçümsemeye çalışır, bulunduğu mevkinin havasını atmaya kalkarmış.

Gel zaman git zaman bir gün olmuş, olduğu yerde kalan arkadaşını görmemeye başlamış. Selamı sabahı kesmiş. Tanımazlıktan gelip adeta aralarına sınıfsal bir duvar örmüş.

Derken efendim, olduğu yerde kalan arkadaşı çok üzülmüş. Üzülmek bir yana, bu kadar küçümseme canına tak etmiş, bu hava atmalara, bu yüksekten bakıp adam tanımamalara sonunda dayanamayıp bir cemiyet toplantısında milletin içinde şöyle karşılık vermiş eski arkaşına:

-Ülen! Ne böbürlenip duruyorsun, hindi gibi kabarık havalanıyorsun bana öyle ikide bir? Ben senin cemaziyelevvelini de bilirim' demiş.

Ne diyelim, Allah cümlemizi böyle donsuz takımından muhafaza buyursun efendim.

Güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın.