Albert Camus'un sonuna kadar katıldığım bir sözü vardır. ''Hiçbir şey korkuya dayanan saygı kadar iğrenç değildir.'' Evrendeki diğer canlılardan farklı olarak, insanların yaşam tarzı içerisinde en önemli özelliği yönetilmesidir. Yaşam yönetilen ve yöneten arasında gidip gelen bir denge ile sağlanır. Bu denge olabildiğince şeffaf gözükebilir. Aynı zamanda olabildiğince kalın bir duvar şeklinde de görünebilir. Bu görünümü farklı kılınmasına neden olan tek etken SEVGİDİR.

Saygı mı önemlidir yoksa sevgi mi? Hangisi önce gelir ya da gelmelidir. Her zaman bir tartışma konusudur bu ikilemler. Herkesin de kendince bir açıklaması vardır bu soruların cevabına. Ben bu sorulara bir soru sorarak cevap vermek istiyorum. Saygı duymadığınız birini GERÇEKTEN sevebilir misiniz? Korkudan saygı duyulabilir ya da zorunluluktan saygı duyulabilir. Ancak sevgiyi asla zorunluluktan ya da korkudan dolayı hissedemezsiniz. Korku, empatiyi engelleyen bir histir. Korkunun hakim olduğu herhangi bir ilişki, yönetim ya da kurum içerisinde, üretkenlikten, verimlilikten, motivasyondan, empatiden, anlayıştan en önemlisi huzurdan bahsedemezsiniz. Korkuya dayanan saygı samimiyetsizdir. Bu ilişki türünde her an fazlasıyla hata yapma olasılığı vardır. Çünkü korku ve saygı tamamen zıt duygulardır.

Yönetme ya da yönetilme bir bebeğin doğmasıyla başlayan bir süreçtir. Bu süreçte yöneten ve yönetilen dengenin şeffaf mı yoksa kalın bir duvar mı olacağı belirlenmeye başlanır. Yeni doğan bir bebek, önce yönetici konumundadır. Ağlaması, gülmesi ebeveyni bebeğin hizmetine sunar. Zamanla durum değişir. Bir noktadan sonra yönetilen duruma düşer çocuk. Burada ince nokta nasıl yönetildiğidir. Sevgi ile mi korku ile mi? Sevgi insanı öncelikle karşısındakini kırma tereddüdünden dolayı yanlıştan korur. Korku ise insanda ters bir çekim yaratır. Korkulan şey her ne ise alışkanlık kazandıkça, yanlışlar doğmaya başlar. Hayatın her anı bu şekilde şekillenir. Yönetim tarzı aileden topluma geçer. Gerçek saygı korkudan mı yoksa sevgiden mi kaynaklanır? Bu sorunun cevabı bize aile yapısının dolayısıyla toplumun ne kadar yanlış ne kadar doğru yol aldığını gösterir…

''İnsanların saygı ve şerefinin, itaat ve uyumunun kendinden maddeten değil, manen yüksek olanlar için gösterilmesi insan ruhunun gereklerindendir.'' M. Kemal ATATÜRK