Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Girişimciler
Kurulu Başkanı
Gülay Atik,
"Köyden kente göçün çözümü için kırsalda çalışan kadınların kooperatifleşmesi
gerektiğini"
bundan 30 yıl önce ifade etseydi,
"Solcu" damgasını
yer; "Vay bir de kadınları
örgütlüyorlar ha"
diye polis takibine
bile alınabilirdi...
Çünkü, "kooperatifçilik"
söylemi, sermayenin
işine gelmiyordu...
12 Eylül darbesiyle
Türkiye'yi "küresel sermayeye" hazırlayan
işbirlikçi
güç odakları,
alın teri ve emeğin
değerlendirilmesi
amacıyla kurulan
kooperatifleri,
çökertti...
Bunda, kooperatifleri
"arpalık" olarak
gören siyasetçilerin de
büyük günahı var...
Kötü yönetimler,
piyasa koşullarındaki
belirsizlikler ve
sermayesizlikten
devletin sırtında
"kambur" olan
tarım kooperatiflerinin
özerkleştirilmesinden
sonra,
birkaçı hariç, bütün kooperatifler
"özel sektör" mantığıyla
çalışınca,
herkes kazançlı çıktı...
Hep örnek veriyorum...
Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Birliği,
"Torku" markasıyla
bugün çikolatadan
pastırmaya kadar
gıda sektöründe
övünç kaynağı...
Fiskobirlik, fındık mamulleri
üretimine özel sektörden önce
başlamasına rağmen
geride kaldı. Nedeni ise siyasallaşan
ve birliği kötü idare eden yönetimlerdi...
Karadenizbirlik, hiçbir dönemde "kötü yönetildi" demiyorum. Ancak, en kaliteli
ayçiçek yağını üreten Karadenizbirlik,
"Helal gıda sertifakası" aldığını
bile pazarlayamıyor...
Gülay Atik'in, kırsal kesimde çalışan kadınların
kooperatifleştirilmesi
söylemine katılıyorum...
İyi bir örgütlenme ve pazarlama ile
Samsun kırsal kesiminde
çalışan kadınlar,
hem emeğinin karşılığını alır hem de para kazanır...
Lafı uzatmaya gerek yok!..
Mesala; hangimiz,
bilmediği yerden
tereyağı ya da köy yumurtası
alırken,
şüphe içinde değiliz?..
Bu iş tutar bence...