Demokrasilerde millet çoğunluğu ne diyorsa o! Ancak gerçekte demokrasi ortak iradenin rejimidir. Azınlıkta kalanların da düşüncelerine itibar etmeyi gerektirir demokrasi. Çoğunluk benim madem, her şeyin doğrusunu ben bilirim diyemez demokrasiye saygılı çoğunluk. Derse dışlanmışlık duygusuna kapılan azınlık, çatışma tohumları ekmeye başlar. Bu bilimsel bir sonuçtur.

Demokrasilerin ilerleyebilmesi için dışlanmışlık duygusuna kapılan insanları çoğaltmamak lazım. Kolay iş mi bu? Hayır değil ama sorumluluk makamlarında olanların gayretiyle gerçekleştirilmesi mümkün. Çoğunluğun iradesiyle iktidar olanların yetkilendirdiklerini çok iyi seçmesi gerekiyor. Bu seçimde hata olursa iki sonuç çıkar ortaya. Hatayla seçilenler iktidarları tarafından görevden çekilir veya millet oylarıyla iktidara çoğunluğu kaybettirir. Doğal olan bu ama gerçekleşiyor mu?

İktidarların yönetim sorumluluğunda olanlar, belli bir statüyü kaptı mı hatalı icraatlar yapsa bile o iktidar ormanı içinde kendini kamufle etmeyi başarabiliyor. Bu kamufleyle de yanlışlar yapabiliyorlar. İnfial yaratacak bir olay olmadıkça da yer ve statülerini de koruyabiliyorlar. Halkın çoğunluğunun iradesini temsil eden iktidarın üst düzey sorumluları, çoğu zaman bunun farkına bile varamıyor. İşte bu çoğunluğun iradesini çalmak demektir. Bu yolla çoğunluk iradesinin çalındığını hep gördük, görüyoruz. 12 Eylül 1980 öncesinde sağ sol çatışmalarını, faili meçhul cinayetleri, devlet makamlarını ele geçirerek paralel yapı oluşturanları çoğunluğun iradesini çalanlar olarak görmek mümkündür. Bunu yapanlar yaptıklarıyla kalmazlar ayrıca suçlama, karalama, çatışma pompalama işlevlerini de sinsice polemik yaratıcı gündemler ortaya attırarak yürütürler. Amaçları, demokrasiyi yürümez hale getirmektir. Sürekli tahammülsüzlük pompalarlar iktidar-muhalefet mensuplarına. Bazen beklenmedik suçlama, hakaret sözlerini makamına, statüsüne yakıştıramadığınız önemli şahsiyetlerden duyar, şaşırır kalırız ya...bu yüzdendir.

Cumhuriyet Öğretmeni şiirinde, cumhuriyeti çalmak isteyenlerin olabileceğinden bu nedenle söz etmiş, eğitim verdiğim gençliğin uyanık olması gerektiğini vurgulamıştım. O günden beri demokrasi adına sorumlu durumda olanlara sürekli proje üretimi, uzlaşma önerilerimi sürdürüyor, ağır tahrik altında olmaları halinde bile halkın huzurunda çatışmacı bir dil kullanmaktan kaçınmalarını, öneriyorum. Bunu yaparken de sürekli tarihe dikkat çekiyorum.

Bizim tarihimizde liderlerin aksakallar meclisleri tahammülsüzlükleri ortadan kaldırma fonksiyonunu yerine getiriyordu. Mutlakiyetle yönetildiğimiz yıllarda bile bu meclisler eliyle halktan yansıyan bütün fikirler ince eleklerden geçiriliyor ve liderlere sunuluyordu. Demokrasiyle yönetilmediğimiz eski çağlarda bile milletçe demokrat olmayı bu yüzden başarabilmiştik. Cumhuriyetten sonra ilericilik adına, halkı çağdaşlığa yönlendiriyoruz diye bir vesayetçilik baş göstermiş, çoğunluğun iradesine hükmetme çabaları günümüze kadar gelmiştir. Egosunu her şeyin üstünde kabul edenlerin iktidarı ele geçirmek için demokrasinin temel felsefesine aykırı tutum ve davranışlar sergilemelerine hep tanık olmaktayız. Bir tahammülsüzlük handikabı içinde kıvranır bir toplum haline gelmeye doğru hızla evriliyoruz.

Çatışma kültürü gelişiyor toplumda. Bu millet, tarih boyunca çok çekti çatışmacı anlayışlardan. Bundan kurtulabiliriz. Yolu ne? Ortak irade! İktidarlar, icraatlarının muhatabı insanların ortak iradesini gözetmeli. Yani sivil toplum kuruluşlarının sesine göre hareket etmeli.

Başbakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş liderliğinde Halkın Sesi Partisi kurulmuştu. Parti adıyla halkın sesi olma mesajı veriyordu. Kuruluş törenine konuk olarak katılmış, bayağı heyecanlanmıştım. Demek halkla sürekli temas halindeki sivil toplum kuruluşlarının fikirleri alınacak, memleket ona göre yönetilecek, ne güzel demiştim! Bu özlemim kendimi bildim bileli hep sürdü, sürüyor.

Diyorum ki çoğunluğun iradesi değil, halkın ortak iradesi! 'Aklın yolu bir' mantığıyla fikri söyleyenin kimliğine bakmadan değerlendirmek lazım. Herkes yanılabilir, düşmez kalkmaz, yanılmaz bir Allah'tır. Ama toplumsal yaşamda çıkar ilişkilerinden uzak ortak irade oluşturabilme demokrasinin gücüdür. Ülkede adaleti ve kalkınmayı sürdürmek için bu gücü harekete geçirmek gerekmez mi?

Ünye, İkizce, Çaybaşı, Akkuş ilçelerimizin sivil toplum kuruluş temsilcileri böyle bir ortak iradenin oluşması için ÜNİÇAP adıyla biraraya geldi. Yörelerindeki halkın sesinden yansıyan ortak iradeyi temsil edeceklerine inancımla kendilerini yürekten kutluyorum. Her zaman ve her yerde destekçileri olacağım. Yaşasın ortak irade!