Kardeşimin rahatsızlığı nedeni ile uzunca bir dönemi Ankara'da geçirdim.
Gençliğimde koşarak geldiğim Ankara, her seferinde içimi biraz daha burkuyor.
Köhnemiş ve yitirilmiş bir şehir. Hırpalanmış , törpülenmiş , tüketilmiş Ankara.
Taş ve betondan bir şehir.
Şehrin giriş ve çıkışlarında devasa ve mimari nezaketten uzak kapılar var.
Sanırsınız ki , bir başka beyliğe giriş yapıyorsunuz. Taş , beton , mermer kapılar.
Her geldiğimde Hacı Bayram-I Veli Hazretlerini mutlaka ziyaret etmeyi adet edinmişimdir.
Ancak bu son ziyaretim oldu. Bir daha asla gitmem. Eskiden bu ziyaretgahın, mistik bir havası vardı.
Şimdilerde ise orayı da bir alışveriş ve cazibe merkezi haline getirmişler .
Hangi akla ve hangi dini müesseseye hizmet ise.
Ulaşılmaz ve soğuk mermerlerin kabz ettiği bir cami olmuş.
Dükkanlar, dükkanlar ,restoranlar, çayhaneler, kahvehaneler ve de pastaneler.
Yemek kokuları arasından geçip Hacı Bayram- Veli'nin türbesini bulamıyorsunuz bile.
O haşmetli teferruatın içinde küçücük kalıp yok olmuş gibi.
Osmanlı zamanında böyle yerlerde kuş evleri olurdu. Hacı Bayram güvercinlerinin sığınacakları tek bir yer yok.
Cami avlusunda gezen kediler buzun üstünde ve açlar. Belediyenin buraya bir kedi evi ve beslenme odağı koyarak Osmanlı'yı tekrar etmesi gerekmez mi idi. Bu benim son ziyaretim oldu .
El birliği ile o güzelim kenti yok ediyorlar. Yeşili bitirip beton denizinde yüzmek.
Garip , anlamsız , çirkin heykelleri anlatmak ise akla zarar.
Hastaneler bölgesindeki Talat Paşa Bulvarı ise anlatmakla bitmez.
Hamam Önü denilen semt, güzel bir restorasyon görüp yenilenmiş. Sanıyorum burası Altındağ Belediyesi'nin hizmeti. Ancak yerleşkelerin çoğu boş . Burası turist çeken bir merkez olmalı idi. İki katlı beyaz boyalı eski Türk evlerinin süslediği bu yerin
daracık, gizemli sokaklarında kıvrılarak yürümek keyifli.
Ancak evlerin çoğu boş ve hizmet vermiyor.
Talat Paşa Bulvarı'nın karşılıklı kaldırımları yere atılıp yapışan sakızlarla dolu.
Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çok yere atılan sakız ve tükürük göremezsiniz.
Yerler adeta bir tükürük hokkası gibi. Elbet halkın da suçu olmalı. Ancak belediye de önlem almalı idi.
Eğitimsiz halkın def ettiği bu sakızların sebebini merak ettim doğrusu.
Acaba bir protesto şekli mi?..
Bir şeyleri çiğneyip çiğneyip de yere atmak gibi mi?.. Oysa bu sakızlar görüntü kirliliği haricinde hem mikrop yuvası hem de yazın güneşte eriyerek kuşların ölümüne neden oluyor.
Bu başıbozukluk , vurdumduymazlık insanı kahrediyor.
Gençlik yıllarımın ve çocuklarımın üniversite tahsil ettiği Ankara.
Zaman ilerlerken tüm değerleri ve kavramları da yok etmiş.
Set kafeterya ile başlayan gençlik yıllarım. Piknik , Angora , Karpiç , Best Cafe, Gençlik Parkı
Klüp Feyman ve diğerleri ... Ve hatırlayamadıklarım...
Gözü yaşlı
Gönlü yaslı
Bağrı taşlı güzel Ankara...

BU KIŞ VE HER KIŞ;
SOKAK HAYVANLARI İÇİN
BİR KAP YEMEK
BİR KALP SEVGİ...