Ankara'da parçalandık yine.

Maalesef ki tedirgin takip ettiğimiz gündem, bizi kan ve gözyaşı sürecinden alıkoymuyor.

Ankara bu günlerde başkent olmaktan daha çok mahşeri hatırlatıyor vicdanlara.

Yakın sayılabilecek aralıklarla patlayan bombalar yine, 34 (umarız artmaz) masumun canını aldı.

Ki ciddi bir istihbarat zafiyetinin olduğu bir gerçek.

Terör ve en yakın dostu ihanet sarmalındaki kuklalar, kanla beslenmeye devam ediyor.

Türk olmak ve her ne kadar biz farkında olmasak da böylesi bir coğrafyada yaşamak, bitmek bilmez bir haçlı zihniyetini daimi kılıyor.

Tam da bu yüzden; Aliyev haricindeki dünya liderleri, besledikleri ellerin akıttığı kana kadeh kaldıranlar, bir biri ardına taziye mesajı yayınlıyor.

PYD'yi ısrarla terör örgütü olarak tanımayan ABD, Türkiye'nin terörle savaşında yanında olduğunu açıklayabilecek kadar samimiyetsiz.

Dünya güç dengeleri emsali İkinci Dünya Savaşı'nda bile görülmemiş kirli ve kanı bir oyunun içerisindeler ve Türkiye bu oyunun merkezinde.

Türlü argümanlarla uyuşturulmuş algılar ise farkındalıktan çok uzata.

Ve biz haçlı sinsiliğinin pençesindeyken; Ya 'Zülüm 1453'te başladı' ya da 'Olmasaydı da olurduk' aymazlığında top çeviriyoruz.

Terörün en büyük destekçisi sanıldığının aksine, devasa finansal destek, modern silahlarla örülü bir lojistik güç değil, tepkisiz toplumlardır.

Yazık ki biz her geçen gün daha da tepkisizleşiyor, reflekslerimizi yayın akışına endeksli ortaya ikiyüzlü koyuyoruz.

Yasımızı bile kişisel ayrımcılık çerçevesinde tutuyoruz.

Birilerinin hayranı olduğu Avrupa'dan ayrıldığımız nokta da tam bu işte.

Onlar acılarında iç sürtüşmeleri, çıkar savaşlarını bir kenara bırakıp tek yumruk olurken, biz aksine daha da kutuplaşıyoruz.

Yooo hayır kazma kürek kapıp sokaklara çıkmaktan bahsetmiyorum.

Lakin 17 kişinin öldüğü Paris patlamasının ardından, terörü lanetleyen dünya liderlerinin ardında iki milyon Fransız vatandaşının da kol kola yürüdüğünü hatırlatmak istiyorum.

İki milyon kişinin de aynı partiyi desteklediği, aynı sivil toplum örgütü üyesi, aynı cemaate tabi, aynı gelir düzeyinde olduğunu, aynı gazeteyi okuduğunu, hatta aynı takımı tuttuğunu iddia edemeyiz sanırım.

Kirli eller derimizi yüzerken, satılmış ruhlar içten içe canımıza okurken; profilinde Anı Karartmak, başsağlığı yayınlamak veya sosyal medyayı yavaşlatmak ise elden gelen,

Katledilen insanımın birkaç ağaç ya da Mısırlı kız kadar hükmü yoksa, her metre karesi için bedel ödenmiş bu memlekette,

Ne diyelim:

Hakkını helal et Çanakkale…