Çinli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştır. Bir gün çırağını tuz almaya gönderir. Hayatındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yapar ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar.

''Tadı nasıl?'' Diye sorar usta. Çırak öfkeyle ''acı'' diye cevap verir. Usta gülümseyerek çırağını kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürür ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyler. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, usta aynı soruyu sorar:

''Tadı nasıl?'' ''Ferahlatıcı'' diye cevap verir genç çırak. Usta tekrar sorar; ''Tuzun tadını aldın mı?'' ''Hayır'' diye cevaplar çırağı. Bunun üzerine usta, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturur ve söyle der: ''Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlı değişir. Acın olduğunda yapman gereken tek şey acı veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."

Hayatın her durumundan şikayet etmek, hem şikayet eden kişiyi hem de çevresindekileri yorar. Şikayet etmenin en büyük sebebi yaşanılan durumun ne kadar vahim ya da acı olması değildir. Şikayet etmen en büyük sebebi, yaşanılan durumu yeterince değerlendirememekten ya da bakış açısını dar tutmaktan kaynaklanır. Şikayet etmek bir zaman ve enerji kaybıdır. Bunun aksine şikayet etmeye harcanan enerji ve zaman çözüm için kullanılmalıdır. Yanlış olan bir duruma tepki göstermek, şikayet etmek olması gereken bir durumdur. Ancak kişi yaşamın sunduğu her durumdan yakınıyorsa, kişi için şikayet etmek artık kronikleşmiş bir hal alır. Bu durum hem kişinin kendisini hem çevresini zorlar. Her şeyden şikayet eden insanlar, hayatta olup biten hiçbir şeyin sorumluluklarını üstlenmezler. Yaşanılan her hangi bir sorunun tüm yükünü karşı tarafa yüklerler. Bu sebeple sorunları çözme sorumluluğunu da başkalarına yüklerler. Hayattaki en önemli ve en etkili yaşama biçimi olan sorun çözme mekanizmaları asla gelişmez. Bu mekanizma gelişmediği için, bir kısır döngü olarak sorunlar artar ve beraberinde şikayetlerde artar.

Birçok araştırma, şikayet etme alışkanlığının beynimize, fiziksel ve ruhsal sağlığımıza olumsuz etki ettiğini göstermektedir. Şikayet etme alışkanlığı bir zaman sonra, günlük hayattan memnun kalmamaya, kaygıya, depresyona ve diğer duygusal rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Yeni gelen bahar ayıyla birlikte şikayetlerin tamamını bir kenara bırakabilirsiniz. Bir sorunla karşılaşılınca ihtiyacımız olan tek şey çözümdür. Unutulmamalıdır ki; hayat şikayet edenlere çözüm şansı sunmaz.