Toplum düzenini,

maddi ve manevi
yapılar sağlar...
Din, ahlak, örf ve adet,
toplumda manevi yaptırım
gücüdür...
Bu bir anlamda,
"otokontrol"dür...
Bu manevi yapının;
bazı durumlarda,
yasalardan
daha etkili
olduğu dönemler
vardır...
Diğer güç ise
hukuk kurallarıdır.
Yazılıdır ve maddi
yaptırım gücüne
sahiptir...
Burada devreye
devlet girer...
Yasalar önünde
herkes eşittir...
Bu uzun girizgahtan sonra
meseleye gelelim...
Irzına geçilen çocuklar,
tecavüze uğrayan
genç kızlar,
anne-babası tarafından
para karşılığı fuhuşa zorlanan
ve uyuşturucu batağına
itilen gençler,
hunharca öldürülen
kadınlar, ATM önlerinde
kurulan tuzaklarda,
emekli maaşları ellerinden
alınan yaşlılar ve
sahtekarlar tarafından dolandırılan
her meslekten insanlar...
Hepsi de yüzde 99'u Müslüman
olan bir ülkenin vatandaşı
değil mi?..
"Manevi yapı"
bozulmasaydı,
toplumda böylesine
insanlık dışı
davranışlardan
çokça söz etmek
mümkün olacak mıydı?..
O düzenin iki unsurundan
bence en önemlisi
çökmüş ve bu büyük yük
devletin sırtına
binmiştir...
Bunun sorumluluğu
ağırdır...
Elbette devlet, bu durumda
düzeni koruyacak
refleksleri
artırmak ve geliştirmek zorundadır...
Ben şöyle bir
öneride bulunmak istiyorum:
Devlette çalışacak olanları
yazılı ve sözlü sınava
tabi tuttuktan sonra
kazananlar
işe başlamadan önce
psikiyatrist kontrolünden
geçirilmelidir...
Bu devletten maaş alıp,
bu devlete-millete ihanet edenleri
çok gördük...
Yalan ve düzmece belgelere
dayanarak, komedi filmleri senaryolarını
andıran iddianameleri hazırlayanları
da...
Böylelerinin sağlıklı bir ruha sahip olduklarını
söylemek mümkün müdür?..