Hayatın okuyarak öğrenilmediğini hepimiz biliyor ve farkındayız.
Diplomaların insanı insan yapmaya yetmediğini bildiğimiz gibi.
Okuma, öğrenme karşıtı bir insan değilim fakat onca öğretimin içindeki cahil insanlara kızgınlığım...
Kendi korkaklıklarını başkalarını sindirmek için kullanırken, kendisine yakışır tavırlar sergilemezken nasıl saygı duyabilirim böyle kişilere.
Saygı görmek istiyorsan saygı duymasını bileceksin böyle kişilerin egosu tavan yapsın diye hak etmediği saygıyı ve sevgiyi neden gösterebilsin ki.
Her şey hak ettiği ölçüde değerli ve saygın.
Bazı zamanlarda zorlu kişilerle karşılaşmamda, sevgi dolu yaklaşımdan hiçbir sonuç elde edemedim.
Hani her şeyin başı sevgi ve sabır diyoruz ya bu bazen işe yaramıyor hatta çileden çıkabiliyorsun.
Bu olayın farklı bir boyutu.

Öğretim denilince akla ilk olarak öğretmenler geliyor o gözümüzde yücelttiğimiz büyük insanlar ve aralarından çıkabilen sapık psikolojisi bozuk ruh hastaları yüzünden çocukların geleceği altüst oluyor.

Çocukluğumuzda öğretmenlerden dayak yemek gayet normal kabul edilirdi ve aileler de okula giden çocuğunu sınıfına teslim ederken, '' Eti senin , kemiği benim.' mantığıyla teslim ederdi.
Bu nasıl bir psikoloji olabilir çocuğuyla baş edemeyen ya da onu baskıyla sindirmek isteyen ebeveynler öğretmenlerle işbirliği yapıyordu ve yine sevgi es geçiyordu.
Böylece baskılanan çocuk nasıl kendisini ifade edebilir. Günümüzde çocuk anneleri ve babaları daha duyarlı ve kendisini geliştirmiş durumda tabii büyük çoğunluğun demek yine doğru olmaz diye düşünüyorum.

Bir arkadaşım anlatmıştı. Çocuğunun çok zeki olduğunu fakat onu okutmakta zorluk çektiğini okumaktan nefret ettiğini ve başına birçok defa dert açtığını peki ya böyle kendisinin ne olduğunu bulmaya çalışan çocuğun ne kadar suçu var.
Aralıklı zamanlarda okuldan geldiğinde '' kulağının derisinin yırtılmış olduğunu fark ettiğinde bunun nedenini sormak yerine kendince oranın yara olduğunu düşünüyormuş, bazı zamanlar ise yüzünde morlukların düşme sonucu olduğunu sanıyor velhasıl varsayımlarla kesin sonuca varmış oluyor.
Sanmak!
En büyük yanılmalardan biri değil mi?

Çocuğu büyüdükten sonra ailesine itiraf etmiş.
Öğretmeninden sürekli dayak yediği için okumaktan okuldan nefret etmiş.

Başöğretmen Mustafa KEMAL ATATÜRK'ün söylediği sözler gibi.

Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…
Evet, yeni nesiller saygı değer öğretmenlerimizin fakat böyle sapık zihniyetler bu kutsal görevi lekelemekte.
Çocuk istismarları, sadece bu okullarda olmadığı gibi aile içinde bulundukları her ortamda olabilir. Çocuklara kendilerine dokunulma konusunda eğitim verilmesi ve bunun yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Umuyorum ki yaşanan bu kötü olayların insanları daha duyarlı hale getirmesi ve bu konuda hassas davranılması cezaların artması olur.

Sevgiyle kalın...