Sevgili TEOG, çocuklarımızı çok üzüyorsun. Bu sıralar aileler çocuklarının elinden tutmuş kapımızı çalıyor. ''TEOG var. TEOG'u kazanmalı bu! Bize yardım edin.'' TEOG var evet ben de biliyorum. Zamanında ismi farklı olsa da cismi aynı olan sınava ben de girdim. Peki bende her ebeveyne şu soruyu soruyorum. Kocaman bir hayatı var bu çocukların. Peki, bu baskılardan sonra, bu hayat nasıl olacak? Bu çocuklar sınavlarda harika sonuçlar çıkarabilir. Bu harika sonuçları yaşayacak psikolojileri, hayattan zevk almaya da yetecek mi?

Bu haftanın son günü bir ailenin TEOG mağduru bir çocuğuyla çalışmaya başladım. Çocuğu bırakıp kaçtılar resmen odadan. Emir belli, bu çocuk TEOG'u kazanmalı. Aile çok heyecanlı, panik halinde anlatıyor ''Bizimle konuşmuyor bu çocuk boş boş bakıyor. Sınava da çalışmıyor.''Konuşmaya hal mi kalmış çocukta? Çokmuş, omuzlar düşük. Donuk bir şekilde bana bakıyor bana da. Nasılsın demeye çekiniyor insan. Görüşme sürecinde öğrendim ki; TEOG'un ilk sınavından bir yanlış yapmış. ''Bu sınavda hiç ama hiç yanlış yapmamalıyım. Benim bir ortam yoktur. Şu an konu eksiğim var. Bu sebeple zaten yapamayacağım. Artık çalışmak istemiyorum. Çünkü ya en iyisi olmalıyım ya da hiç olmamalı.'' Neden böyle düşünüyorsun diye sorduğumda, cevap gayet netti; ''Ailem de böyle olması gerektiğini düşünüyor. Bizim ortamız yoktu ya en iyi olmalıyım ya da hiç olmamalı!'' Bunları anlatırken, benimle göz kontağı kuramıyor. Elleri sürekli birbirini sıkıyor. Ve ekliyor. ''Ben bu hayata dayanamıyorum. Bu ümitsizlik ve çaresizlik beni öldürüyor.'' İnsanın içinden, ''sen çık ailen gelsin onların daha çok psikolojik desteğe ihtiyacı var demek'' geliyor. Oysa aileler emin kendinden, ''Biz her şeyi sunduk. Her istediğini yaptık. Özel dersler, özel okullar, kitaplar, defterler hiçbir eksiği yok.'' diyor. Ama sevgili ebeveynler, hayatını çaldığınız bir insana ne verirseniz verin onun için bir kıymeti olmayacaktır.

Buraya ebeveynlerin yapması gerekenleri alt alta dizmeyeceğim. Sadece çocukların sınavda ihtiyacı olan bir beyin yapısını anlatmak istiyorum. Beynin bir kısmı olan korteks, beynin düşünen, konuşan, yazan, yeni buluşlar yapan, merak eden, plan yapan, öğrenmenin, zekanın ve hafızanın oluştuğu bölüm olup, sınırsız bir kapasiteye sahip görünmektedir. Üzerindeki görme, duyma ve diğer algılama merkezleriyle ve dış dünyayla sürekli iletişim halindedir. Bu kapasiteyi nöronlar arasında kurulan ilişkiler sağlamaktadır. Aşırı derecede kaygı, korku durumlarında korteksimize erişim sınırlanır. Çünkü kumandayı ilkel beynimiz ele alır. İlkel beyin, güvenlik ve hayatta kalma ile ilgili olup kontrolümüzde olmayan otonom sinir sistemini devreye sokar. İlkel beynimiz tehlikenin ne olduğuyla ilgilenmez. Kaygı ve korkuyu algıladığı anda beyin sadece tehlikeye odaklanır. Kişi donup kalır. Çocuklar bu durumu, ''Sınavda beynim durmuş gibiydi, sorular bana çok yabancı geldi, bir paragrafı anlamak için defalarca okumam gerekti'' diyerek tanımlar.

Çalışmak, konuları öğrenmek tabi ki sınav için en önemli etkenlerden biridir. Ancak çocuklar, bu bilgi birikimini kullanmadıkları sürece öğrenilen şeylerin bir anlamı yoktur. Bu sebeple çocuklarınızı lütfen sınav sonuçlarıyla korkutmayınız ve tehdit etmeyiniz.