Birçoğumuz doğru söyleyip söylememek adına gelgitler yaşamışızdır. Bazen kendimizi düşündüğümüz için doğruları söylemekten kaçınırız. Bazen de karşımızdaki insanı kırmamak için doğruları söylemekten kaçınırız. Bu kaçınma sürecini yaşarken, defalarca zihnimizden planlar yaparız. Söylersek ne olur, söylemezsek ne olur tartar, ölçer, biçeriz. Bu sürecin zorlu geçmesinin tek sebebi vardır. Bu sebep, sonradan yaşanacak olan vicdan muhakemesidir. Zaten vicdan muhakemesi yapmayı bilmeyen insanlar için yalan söylemek bir sorun değildir. Bazı durumlarda sadece vicdan size yol gösterebilir.

Doğru söylemek ile doğru davranmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Doğruluk başlı başına doğallığın ta kendisidir. Doğruluk, olması gerektiği gibi hareket etmek, konuşmak ve düşünmektir. Her insana göre doğrular değişebilir. Ancak toplumsal olarak, insanı olarak kabul edilen kalıplaşmış duygusal doğrulukların varlığı unutulmamalıdır. Doğruluk, gerektiğinde, olması gerekenin sözle ya da davranışla izahıdır. Unutulmamalı ki, geciken her doğru söz, yalana daha yakındır. Yalan söylemek gibi bir yükü omzunda taşımak duyguları kaosa götürecektir. Aynı zamanda zihni sürekli meşgul bir kemiriciyle yaşamak zorunda kalmaktır. Her gün söylenen yalanın ya da söylenmeyen doğru sözün zihninizde var olması gerekir. Bu yükü taşımak insanı yorar. Bu dünyada var olmak ve yaşamak, çoğumuz için üstün bir çaba gerektiriyor. Her insan, her gün bir amacın peşinde koşarken birçok sorunla karşı karşıya geliyor. Tüm bu keşmekeşin arasında bir de yalan gibi bir yükü omzunda, zihninde taşımayı kim ister? Bir kez dahi olsa taşınmaz yalan. Çünkü, bir kere yalan söyledikten sonra, o yalanı örtmek için başka yalanlar da söylemen gerekecektir. Artık neyin yalan neyin doğru olduğunu yalan söyleyen kişi bile karıştıracaktır. Bir zaman sonra yalan söyleyen kişinin çevresi de bu durumu fark edecek ve güvenilmez insan damgasını hayatı boyunca taşıyacaktır. Bu sebeplerden dolayı yalan hayatı kolaylaştırmaz zorlaştırır.

Peki, her doğru her zaman söylenir mi? Doğrunun ortaya çıkmasının gecikmesi çok daha büyük sıkıntılara yol açabilir. Bu sebeple doğrular her ne olursa olsun söylenmelidir. Hayatı zorlaştıracak doğrularla yüz yüze gelmek, insana acı verebilir. Bu durumda doğrular kişiye daha temkinli söylenmelidir. Her insan acı dahi olsa gerçeklerle yaşamasını öğrenmeli ve kendi baş etme becerilerini geliştirmelidir. Kimsenin elinden gerçekleri bilme hakkı alınamaz. Bu hayatın doğallığını bozacaktır. Doğal hayatın bozulması, doğal olmayan sorunlara sebep olacaktır.