Size güzel keyifli şeyler yazmayı öyle çok istiyorum ki…
Kahvenin serüvenini. Çikolatanın geçmişini ve hayatımıza giriş sürecinin macerasını.
Uçsuz bucaksız orman serüvenlerimi. Doğayı ve hayvanlarla paylaştığım anılarımı.
Ancak her yeni doğan güne bir başka kederle uyandığımız için duyarsız kalamıyorum.
Duyarsızlığın diğer adı ahlaksızlıktır çünkü .
Son yaşadıklarımız ise hayatımızda bir başka kesiti daha gün ışığına çıkardı.
Görünen o ki , duyduklarımız aysbergin sadece suda görünen kısmı. Diğer büyük ve ağır kısmı suya gömülmüş ,donmuş kaskatı.
Durumun vahametini anlamakta zorlanıyorum . Akıl ve düşünce sistemim adeta dumura uğradı.

Çocuk ve seks işçiliği.Çocuk pornografisi, çocuk ticareti.

"Çocuk gelin" gibi bir kavramımız da oldu. Çocuk gelin almak sapıklıktır. Hastalıktır. Sübyancılıktır.

İlmen de pedefolidir. Ne çok pedefoli hastamız olduğunu gördük.

İnanılmaz akıl almaz , sıra dışı eylemler. Keşke HAMMURABİ yaşasaydı dedirten cinsten olaylar.

Türkiye de cinsel suçların % 46'sı çocuklara karşı işleniyor . Kalanı da kadınlara ve hayvanlara.

yoksulluk yüzünden çocuklarını satan aileler, büyük bir dram. Almanya'da çocuk ticareti yapan Türkler.

Çocuk Esirgeme Kurumu'nun verilerine göre 7- 9 yaş arası 36 bin çocuk pornolara alet edilmiş..

Yoksulluk ve işsizlik , parasızlık açlık en önemli etken. Bu tip ailelerin çocukları daha çok şiddete maruz kalıyor. Bu çok önemli bir olgu. Türkiye de her üç çocuktan ikisi maddi sıkıntılar içinde büyümeye çalışıyor. Yetmezmiş gibi bir de " Beş çocuk yapın " gibi saçma sloganlar dikte ettiriliyor.

Bu utanç verici tabloyu yazmaktan imtina ediyor ve yavrularımızın geleceği için korkuyorum.

Bu çocuklar büyüyüp aramıza karıştığında yüzlerce Özge Can cinayeti işlenecek.

Kısaca geleceğimiz, geçmişimizden de beter olacak.

Bu bir dramdır. Bu bir felakettir.

Bu Lut kavminin geri dönüşüdür. Hani biz asildik. Hani asil azmazdı.

Siyasilerimiz ise ekranlarda akıl almaz çirkin ve galiz sözlerle birbirleri ile düello ediyorlar.

Ne bahtsız vatandaşlarız .

Bütün bu de bu eza ve cefayı çekmek için ne günah işledik de bugünlere geldik.

Tüm kötülüklere karşı bazen yaşamınızın tam da orta yerine beyaz bir kar tanesi süzülerek inebiliyor.

O zaman küçük ama derin bir soluk alıyorsunuz.

Adı Fulden Aygül. Her hafta İstanbul'dan uçakla Samsun'a geliyor. Bir şirketin proje çalışmalarını takip ediyor.

Ancak Fulden Aygül, her gelişinde uçaktan bir torba kedi maması ile iniyor.

Havaalanındaki kahvenin kediciklerini besliyor. Sevgi ve merhametin en yalın ve temiz hali...

Muhtemeldir ki çocukluk hayatı boyunca birçok hayvanın başını okşamış olmalı.

Dünde VEN CAFEnin sahibesi Vennas Hanımla görüştük. Oradaki kedileri kısırlaştırıp , aşılatıp popülasyonu kontrol altına almaya karar verdik. Gelen geçen yolculara da bir demet merhamet sunmaya karar verdik . Dilerim bu sosyal sorumluluk projesi olur. Suya atılan halkalar gibi yayılır.

Tıpkı MİGROS'lar gibi.. CARREFOUR gibi ..KIR ÇİÇEĞİ kafeleri gibi.. Ve diğerleri gibi...

Bir canlıyı yok edip öldürmek, dünyamızı mahveden kanserli hücrelerin ve virüslerin çoğalması demektir. Mühim olan yaşatmak..

Tüm kötüler, geçmiş zamanlarda keşke bir kuşun gagasını ıslatıp , bir kedinin başını okşayabilselerdi..

İşte o zaman ÖZGE CAN'lar hiç ölmezdi...

SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP YEMEK.

BİR KALP SEVGi…