Geçtiğimiz pazar günü Başbakan Yardımcımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş AK Parti'nin önceki ve yeni teşkilat mensuplarına hitap etti. Partiler için önemli olanın dava olduğunu vurgulayan Sayın Kurtulmuş; makamların, görevlerin ve bütün dünya hayatının geçiciliğine dikkat çekti. Önemli olan, Allah'ın rızasını alabilecek hizmetlerle hoş sada bırakmak dedi. Konuşmasının içeriği gönülleri doldurdu. Dinleyici teşkilat mensuplarının gözlerinin ışığından yansıyan şu fikirleri sezdim:

Her türlü çıkar hesaplarının dışında bir görev anlayışıyla milletimizin terör dahil bütün dertlerinin dermanını bulmak, dava adamlarının boynunun borcudur. Bu dava, geçmişten gelen her türlü statüko anlayışını temsil eden kara gömleği çıkarmış, ak gömleğiyle milletimizin adalet ve kalkınma yolunda ilerlemesi için çabalayan inançlı insanların davasıdır.

Davasına hizmet yolunda hiçbir makam, mevki, şan, şöhret gözetmeyen binlerce neferin gözlerinden yansıyan memleket sevdası olmalıdır. Davasıyla çıkarlarını örtüştüren yok mudur mensuplar arasında? Vardır, olmuştur ve olacaktır mutlaka ama… Onlar, büyük davaların kasırgası önünde kuru bir yaprak gibi savrulup gitmişlerdir ve gideceklerdir.

Sayın Kurtulmuş'un dikkat çektiği dava adamlığı, yalnızca iktidar partilerinde değil, muhalefet partilerinde de olmalıdır. Niye? Güçlü muhalefet iktidarı iyi çalıştırır. Dava adamları milletinin ilgi, sevgi ve coşkuyla dinlediği bir uyumlu koro oluşturmalıdır. Koro içinde uyumu bozan sesler çıkmamalıdır. İktidarın da Muhalefetin de içindeki çatlak sesler milletin gözünden hiç kaçmıyor. Zamanı geldiğinde bedelinin ödeneceğini bilmeli o sesleri çıkaranlar. Tarihe dikkat etmeliler.

Adalet ve Kalkınma Davası, milletin sahiplendiği dava. CHP'nin de kuruluşunda bir sosyal adalet, eğitim, kültür ve aydınlanma davası vardı bir zamanlar. Şimdi parti içinde bu davalardan söz edilmiyor. Hep eleştiri, hep karalama, çamurlama üzerine söylemler aldı gidiyor. Dava ne, bilen yok

MHP'nin de büyük Türk-İslam davası var. Bu dava uğruna can veren, çile çeken ülkücüler yine davalarına sahip, açıkça görülüyor bu. Onlarla geçmişte dava arkadaşlığı yapmadım, ancak davalarına saygı duydum. Eserlerimde de İslamın ruhunu Türk kültürüyle yoğurmak gerektiğini açık açık savunmam bunun kanıtıdır. Ancak dava adamı ülkücüler, Dede Korkut Hikayelerinin içeriğinde, Atillanın öğüdünde var olan başarısızı görevde tutmama anlayışını günümüzde unuttular sanki. Çatlak sesler koroyu bozar duruma geldi. Uyguladığı politikalarla partisinin vekil sayısını yarıya düşüren lider etrafında kenetlenmek uğruna, yani makam uğruna demokratik anlayışla birlik olamıyorlar. Dava adamlığı bir yana bırakılmış mesajı veriliyor sürekli.

Sayın Yılma Durak, bu davanın aksakallarından. Televizyonda olması gerekeni söylüyor, diyor ki Sayın Akşener ülkücüdür, ben tanıyorum kendisini. Ona paralelci maralelci diye yakıştırmalar yapmayın. Doğru değil diyor. Halkta kabul gördü, çamur atmak olmaz diyor. Ama ülkücü dava adamlarından kendisine karşı çıkanlar oluyor. Gerçekten üzücü.

Olmaz beyler, ülkücü beyler böyle dava adamlığı olmaz! Makam mevki paylaşımı için dava adamları birbirini karalamaz! Velev ki karanlık dünyanın adamları, terörist liderleri, mafya liderleri, paralel denilenler çıktı piyasaya sizin dava arkadaşlarınızı kendi hesapları gereği savundu, olamaz mı?.. Olur. Cumhurbaşkanı'nı da savunanlar yok mu? Bu savunmalar yüzünden dava arkadaşınızı onların seviyesine düşürmek yakışık almaz.

Dava adamı olmak isteyenlere son sözüm şu: Ortak iradeyi demokrasiyle sağlamalı ve asla davanın korosunda çatlak seslerin çıkmasına yol açmamalıdır. Ortak akılla hareket etmek, demokrasinin gereğidir.