Yaşamın ağır yükü, karşılıksız özveriler onlarda.
Olmazsa olmazlarımız, insanı insan yapan değerleri kazandıranlar.
Sevinçleri paylaşırken hüzünlerde gözyaşlarına mağlup olanlar.
Yaşamın vesilesi annelerimizin ne kadar farkındayız?
"Cennet annelerin ayağının altındadır."diye peygamberimiz vurgulamış değerlerini…
Hastanenin servisinde kader arkadaşı lösemiyle yeni tanışan annelerle tanıştık geçtiğimiz günlerde. Çocuklarına refakat ederken hastanede, bunalmışlardı.
Bir tarafta çocuklarına karşı gösterdikleri aşırı ilgi, diğer tarafta ise günlerce hastanede mahkûm kalmanın huzursuzluğu gözlerinden okunuyordu.
Ve "Evimize ne zaman döneceğiz?" beklentisi her hallerinden belliydi.
Bir arayış içinde, umut dolu sözcükleri ilaç gören anneler.
Duyacakları birkaç kelime güzel söz adeta tutunacakları daldı. İlk gördüğümde üzerlerindeki telaşı atmaya çalışıyorlardı. Akıllarından geçen bin bir çeşit sorunun karşılığını bulamıyorlardı aslında.
Çocuklarıyla kaldıkları hastanede hayallerini paylaşmaktan da korkuyorlardı; sekiz aylık, bir ve bir buçuk yaşında lösemili çocuklarımızın anneleri. En fazla çıkmazda olan ise on beş yaşında çocuk annesi ve hastalığı çocuğuna nasıl söyleyeceğini bilemeyen anneydi.
Yaşadıkları duyguların onlarda nasıl bir huzursuzluğa neden olduğunu bildiğimizden kendilerine kayıtsız kalamazdık.
Umutlanmak isterken cesaretlerinin kırıklığını sezdim içlerinde. Bugünlerin zorluğuna rağmen geleceğin daha iyi olacağınısöylemem onları ne kadar teskin edebilirdi? Lösemi hastalığı her ne kadar tedavi edilebilir dense de inandırıcı olabilir miydi onlar için?
Lösemiden mağduriyet yaşasak da umudu onlarla buluşturmalıydık.
Anneleri psikolojik olarak tedavi edecek şey bu hastalığı yenen çocuklarımızdı. Bir akşam hastanede lösemiyi yenen çocuklarımızı çıkardım karşılarına.
Pırıl pırıl iki genç, yıllar önce lösemiyi alt etmişler. İki çocuğumuzla tanışan anneler hastalığı yenen gençlere imrenerek bakıyor, inanmıyor gibiydiler. "Biz de çocuklarımızla bu başarıyı yakalayabilir miyiz?" diyorlardı.
Anneler lösemi hastalığını yenen gençlerimizi bağırlarına basarken sevinç gözyaşlarını saklıyor gibiydiler. İçlerinde birisinin lösemiyi yenen yirmi bir yaşındaki Hüseyin'e "Sen benim çocuğumun yaşında lösemiye yakalanmışsın ama iki yılda sağlığına kavuşmuşsun." derken kendisine yeni bir yol çiziyordu.
Yılın bir günü değil ömür boyu el üstünde tutulacak varlıklarımızdır, annelerimiz.
Bir gününüz değil her gününüz kutlu olsun.
Mutluluk dileklerimle. Tüm annelerin ellerinden saygıyla öpüyorum.