Biz senin bildiğin toplumlardan değiliz!…

'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan/Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket'in çocuklarıyız!..

Sen daha karanlık çağda yaşarken;koleradan,vebadan,sıtmadan,kıtlıktan…kırılırken insanlarına 'cennet anahtarı' satılırken Dersaadet'te muhteşem yüzyılları yaşıyorduk.

Ey Avrupa,

Sen reformlarını yapıp akıl ve bilimi, merkeze koyup,ruhban sınıfının imtiyazlarını ortadan kaldırıp 'aydınlanma' sonucu bilimsel gelişmeler sonucu dünyayı keşfederken ne yazık ki biz uyuduk,sana ayak uyduramadık.

Geri kaldım,dağıldım,çöktüm;üç milyon kilometre karelik topraklarımın 4/3'ünü kaybettim.Yenildim…

Ey Avrupa,

Geçmişten ibret alıp senin akılcı değerlerini de özümseyip çağdaş dünyanın şerefli bir üyesi olmak için yeni bağımsız,demokratik,laik bir ülke kurmak için çok çaba gösterdim.Epey yol aldığımı düşünürken,senin beni topraklarına izinsiz gezmeye dahi layık görmediğini görünce kahroldum.

Ey Avrupa,

Senin bir suçun yok.Kabahatin çoğu bende.

Sen bakma öyle hamasetle öykünerek toplumsal ve evrensel ilişkileri yürüteceğini sananlara,

Evet ,geç kaldık,çağdaş uygarlık yolunda ilkemiz olmasına rağmen,

Bilimde ,sanatta ,edebiyatta bütün yeteneklerimizin budanmış olmamıza rağmen,

'Memleketin dahilinde iktidara sahip olanların,gaflet,dalalet ve hatta hıyanet' içinde olabileceğine dair öğütlenmiş olmamıza rağmen,

Davetimiz 'yok edin insanın insana kulluğunu,'olacak.

Çağdaş uygarlık yolunda yürümekten,

Uygar dünyanın en saygın ve onurlu toplumu olmaktan,

İnsan haklarına saygılı,laik,demokratik,bir hukuk devleti olmaktan,

'bir ağaç gibi tek ve hür /ve bir orman gibi kardeşçesine' yaşamaktan

Vazgeçmeyeceğiz.

Ey Avrupa!...