İnsanı olgunlaştıran yaşadığı zorluklardır. Çekilen sıkıntılar kişiye ve zamana göre değişiklik gösterir. Kimi insan, hayatta başarıyı yakalamıştır. Biz gördüğümüz andan itibaren hüküm vermeye başlarız: 'Helal olsun, ne başarılı adam' deriz. Bazen de bunun tersi olur. İnsan zenginken fakirleşebilir.

Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Bir mücadele gerekiyor. Çalışmaya, çok çalışmaya gereksinimimiz var. Acı çekmeyen, çile çekmeyen elindekilerin kıymetini bilmez. Takdir etmek de bir gönül meselesidir. Çölleşmiş insan ruhundan iyilikten, güzellikten yana bir takdir çıkar mı? Hayatı dolu dolu yaşamış; her türlü zorluklarla mücadele etmiş insanın tecrübesi karşısında hayranlık duymamak mümkün müdür?

İnsanın sorgulayabilmesi bir birikim meselesidir. Dünyada kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, biri de doğmamıştır. Bilge insan bulduğundan fazla fırsat yaratır. İnsanları tanımadan olayları anlamadan hüküm vermek, bizi yanıltabilir. Bilmediğimiz konularda ahkam kesmek bizi zayıf kılar.

'Dev aynasının karşısına geçmekle cücelikten kurtulmazsınız. Sonuçta ne kadarsanız o kadarsınız.' İnsanları büyük yapan düşünceleridir, vizyonudur, yaşanmışlıklarıdır. Sahip olduğu ancak parayla satamadığı zenginliğidir. Hayatta hiçbir sıkıntı çekmemiş birinin sorunlarla boğuşan bir insanı anlaması çok zordur. İnsanoğlu bir tek ızdırabı iyi tanır: kendi çektiği…

Adamın biri incir ağacından düşmüş doktora götürmüşler. 'Bana incir ağacından düşen doktor bulun' demiş. Neden diye sormuşlar. 'Benim halimden ancak o anlar demiş.'

Demek ki, ateşten geçmeyen közün kömüre sözü olmuyor.