Ne kadar farklı aile, ne kadar farklı insan var ise o kadar farklı problemler ortaya çıkmakta. Genellikle tek çocuklu aileler haklı olarak daha telaşlılar. Deneyimlerin en önemlisini yaşadıklarından olsa gerek ki bir çocuğa bakma sorumluluğuna alışmaya çalışmaktalar. Yemek, uyku, tuvalet problemler, öfke patlamaları, ağlama krizleri en yaygın sorunlar arasında anaokulu evresinde. Bu sorunlara ek olarak aileler genelde şu sorularla da kapımızı çalıyor.Ben çocuğumu nasıl seveceğim? Benim çocuğum bana güvenmiyor.

Sevgi önemli bir değerdir. Bu değere sahip olan insanlar, değerli işler yapmak için istekli olmakta ve değerli işler yapabilme cesaretine sahip olmaktadır. Sevgiden mahrum olan bireyler, hayatlarını sevgi arayışı içinde sürdürmektedir. Bir anne-babanın çocuğuna vereceği en değerli şey, sevgidir. Anne-babanın çocuğuna karşı en temel görevi; sevgiyi hissettirmek ve sevmeyi öğretmektir. Koşulsuz sevildiğini bilen her çocuk ebeveynine güven duyacaktır. Çocuk yetiştirilirken en önemli unsur ailede sevgiye ve anlayışa dayalı iletişimin olmasıdır. Çocuk ebeveynlerinden bu iletişimi örnek alarak yaşamına devam eder. İletişim ne kadar kuvvetli ise çocuğunda güven duygusu o derece artacaktır.

Çocuğa gerekli kuralların konulması ile birlikte devreye ödül-ceza sistemleri devreye girecektir. Bu sistemde kullanılması gereken cezadan çok bir ödül davranışının pekiştirilmesidir. Çocuk, kendisini zorla yataktan kaldıran, söylene söylene servise bindiren, odasını toplamadığı için cezalandırılan veya ödevler, dersler sebebiyle cezalar alan ebeveynine karşı bir süre sonra sağır olabilir. Ebeveynler ne söylerse söylesin artık çocuğa tesir edemeyebilirler. Cezalar bir süre sonra alışkanlık haline gelir çocukta. Ancak, çocuktan yapması istenilen bir davranışı ödül yolu ile pekiştirmek gerekir. Çünkü bu sayede, kendisini güven ve emniyet içinde hisseder ve sevildiğini hisseder. Çocuk, kendisini sözleriyle inciten, tehditle aşağılayan ebeveynlere karşı iletişim kurmakta güçlük çeker. Bu durumu yaşayan çocuklar ya dışarıda kendilerine bir güvenli liman arar ya da kendi duygu dünyalarını sevgiye ihtiyaç duymayacak kadar 'bastırırlar.'Çocukluk döneminde duygularını bastırmayı öğrenmiş bir çocuk, yetişkinlik döneminde de aynı şekilde devam edecektir.

Çocuk, sevgi ve güven duygusunun anlamlarını ilk ailesinde ebeveynlerinden öğrenmektedir. Bu sayede diğer insanları, çevreyi ve doğayı sevmeyi de öğrenir. Sevginin dayanağı en önemli yapı ise koşulsuz kabul görme ve onaylanma duygusundan gelmektedir. Yaşamının ilk yıllarını yaşayan çocuğun tek yardımcısı ise anne ve babasıdır. O yüzden çocuğun anne ve babası tarafından koşulsuz sevildiğini anlaması ve hissetmesi gerekir. İnsanlar, sevgiye ve güvene sadece bebeklik veya çocukluk dönemlerinde ihtiyaç duymazlar. İnsanların sevgiye ve güvene gereksinimi ömürleri boyunca devam eder.