Yağmur yağarken pencerenin kıyısına oturup yağmur damlarının yüzüme vurur gibi cama vurmasını izlerken; yere düşen her damla gelip boğazımı sıkıyor sanki.

Bu can sıkıntısı olmalı, açıkça ortada halden memnuniyetsizlik.

Sokak aralarından mahallemize gelen çocuklar birbirleriyle şakalaşırken, kendimi oyunun içinde buluyorum onlara eski oyunları öğretiyorum, eskiden her şey daha güzeldi.

Evlerin odaları çocuklara oyunları öğretemez saklanacağı bir ağacın gölgesi bile yokken, nasıl çocuk olabilirler.

Her şey bir hayli yorgun ve bezgin.

Bir uçurtma yapıp uçuruyorum uçurumun kıyısından uçmasına izin veriyorum, deli gibi esen rüzgarla kavga ederken buluyorum kendimi ve özgürlüğünü veriyorum elimden yavaş yavaş bırakırken uçurtmanın ipini aslında özgürlüğün de bir bedeli olmalı ki kayalıklara çarpıp parçalanıyor rüzgar oyun oynamasını bilmiyor.

............................

Eski komşular bile artık pencerelere çıkmıyor gökyüzüne küsmüş olmalılar diyorum güneş odaya girmesin diye perdelerini sıkı sıkı kapatıyorlar oysa her sabah kalktığımda önce sokak kapısını ardına kadar açarım ve öylece bırakırım yaşamın ışığı dolmalı evin her köşesine.

Merdivenlere bıraktığım kedi mamalarını sinsice gelip yiyen haylaz sokak kedilerine bile kızmıyorum paylaşmak gerekiyor her şeyi tüm canlılarla.

masadan topladığım ekmek kırıntılarını bahçeye atarken biliyorum bazılarınıza tuhaf gelecek fakat karıncalar böcekler yesin istiyorum.

İnsanlar kadar acımazsız olmadı doğadaki canlılar hiç ihanet etmediler yalan söylemediler. insanların hangisinden şikayet edeyim bilemedim.

İnsanları anlamaya çalışıyorum tanıdığımı sanmıyorum.

.............................

Adam fısıldadı, " Tanrım konuş benimle" ve bir kuş cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı " Tanrım konuş benimle!" Ve gökyüzünde bir şimşek
çaktı, ama adam dinlemedi onu.
Adam etrafına bakındı ve " Tanrım seni görmeme izin ver" dedi. Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı.
Ve adam bağırdı, " Tanrım bana bir mucize göster! " Ve bir bebek
doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, " Dokun bana Tanrım ve burada
olduğunu anlamamı sağla! " Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama dokundu.
Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı ve yürüyüp gitti.

''Uzun düşünmek insana, çok kez fırsat kaçırtır.''

PubliliusCyru