Ülkenin terör sorunuyla Bodrum Gümüşlük'teki sivrisinek sorunu çok benziyor. Dün gece odama bütün tedbirlerime rağmen giren tek bir sivrisinek bizi sabahlattı. Işıkları açıyoruz, bütün duvarları kuytu köşeleri arıyoruz yok. Yatıyoruz, az sonra bir yerimizde yoğun bir kaşıntı, ardından illet edici bir vızıltı… Bulup öldüremedik bir türlü. Bu gece inşallah görüp etkisiz hale getiririz, kısmet bakalım. 20 yıldır gelip giderim Bodrum'a, bu sorunu çözemedi klasik CHP mantığının belediyeleri. Ünye'de niye yok bu sorun! Daha çok su birikintileri var, daha çok bitki ve yeşillik…Nem oranı da fazla. Orada yönetim sivrisinek üremesini engelliyor. Bodrum Belediyesi'nin böyle bir derdi yok, insanlar kendi başının çaresine baksın istiyor CHP mantığı, göstermelik ilaçlamalarla görev yapıyor gözüküyor. Defalarca Başkanı aradım, ne mümkün efendim, ulaşmak(!). Ama CHP ulaşılmazlığını temsil ediyor, dinlemek ve anlamak çabası yok. Niye? Çok çalışıyor, zamanı yok!

Dünya tatil merkezinde insanları sivrisinekle boğuşturmamanın maliyeti ne Allah aşkına? Ama böyle bir çaba yok, çözüm için dinlemek yok, anlamaya çalışmak yok. 20 yıldır yolları da aynı standartta tutuyorlar. Kendilerini artık çağdaş düşünmeye, dinlemeye anlamaya davet ediyorum. Sivrisineğin kökünü kazıyan belediyelerin ne yaptığını, bu işi nasıl başardığını dinlesinler, anlasınlar artık; birlerce Gümüşlük sakini adına rica ediyorum, lütfen! Bodrumlu sivil toplum kuruluşlarının da bu konuyu halk adına gündemde tutmaları gerekir bence.

Her sorunun çözümü dinlemek, araştırmak ve anlamaya çalışmakla mümkündür. Yöneticiler yalnızca kendilerince formatladıkları kafalarına göre hareket etmemelidir. Ülkemizde demokrasinin gelişememesinin ana nedeni bu. Bütün yöneticilerimizi dinleme ve anlama kültürüne eriştiremedik daha. İcra makamına gelinceye kadar halkla iç içe, sarmaş dolaş olanlar görev aldıktan sonra halkın sorunlarından kaçar oluyorlar! Gerekçe hazır: Yoğunluk! Efendiler, beyler icra yoğunluğundan dinlemeye ve anlamaya vakit bulamıyorlar. Telefonlara bakmıyorlar, kısaca halkı yok sayıyorlar. Oysa iletişim bilimine göre telefona bakamadığın zaman geri dönmemek, talebe olumsuz da olsa cevap vermemek insana yapılabilecek en büyük hakaret! Şu anda yıllarca dava arkadaşlığı yaptığım birçok üst düzey yönetici de bunlar arasında maalesef! Bu yüzden son derece üzgünüm.

Bu zinciri kırmak için sivil toplum örgütlerinin bir şeyler yapması gerektiğini düşünen Ünye, İkizce, Çaybaşı ve Akkuş halkı dayanışma ve iletişim köprüsü kurdu. Kısa adı ÜNİÇAP (Ünye İkizce Çaybaşı Akkuş Sivil Toplumun Sesi Platformu), her ay biraraya geliyorlar, dinliyorlar ve anlıyorlar. Zaman içinde yöneticilerin tümüne dinlemenin ve anlamanın sorunların kökten çözümünde büyük bir rol oynayacağı gerçeğini kabullendirecekleri kanısındayım.

Bu modeli bütün ülkeye öneriyorum. Yöre yöre bütün sivil toplum örgütleri dayanışması kurulmalı(platform) dinleme ve anlama gücünün bütün ülkeye yayılmasına aracılık etmeliler. Artık halk sivil toplum örgütleri sayesinde birbiriyle dayanışma içinde olabilecek durumda çünkü. Onlar dinleme ve anlama kültürünü bütün ülkeye yaymayı başarabilir. Bir kişiyi, on kişiyi yoğunluk nedeniyle dinlemek istemeyenler kalabalıkların temsilcilerini dinlemiyoruz diyemezler? Niye? Oy istemeye gelecekler çünkü. Siz bizi dinlemediniz, şimdi de biz sizi dinlemiyoruz diyebilecek güçleri var. Bu yolla ülkemiz dinleme ve anlama kültürünü oluşturacaktır. Dinlemek ve anlamak sivrisinek sorununu da terör sorununu da, ekonomik yetersizlik ile işsizlik sorunlarını da ortadan kaldıracaktır.

Bütün ülkenin gerçek demokrasiyi getirecek bu örgütlenmeyi gerçekleştirebileceğini düşünüyorum. Muhtarlar, odalar, sendikalar, dernekler… haydi biraraya, dinlemeye ve anlamaya, yöneticileri bu yolda iknaya…böylece de ileri demokrasiye ulaşmaya!