Hayvanlarla sohbet etmek doyumsuzdur. Sizi dinlerler. Ön yargılı değildirler.

Gözlerini sizden ayırmadan dinlerler.

Her sobetin sonu doyumsuz haz verir. Bir atın sağrısına yaslanıp da yelesini okşayarak konuşmak, keyifli iştir.

Ancak benim gibi onlara özel sorular sorarsanız cevap vermeyebilirler.

Bu kavurucu sıcakta ve bu yaşta olacak iş değildi ama bunu da yaptım sonunda.

İki haftadır gördüğüm her hayvan ile konuşup soru soruyorum.

Aldığım cevapları not tutuyorum. La Fontaine görse halimi , gülmekten katılırdı.

Solucandan karıncaya… Karıncadan Fareye…Fareden kediye…Kediden köpeğe...

Köpekten eşeğe… Eşekten ata... Dört nala koşturuyorum.

Bu sıcakta yalınaayak başı kabak susuz yollarda izlerde dağlardayım.

Bütün bunların nedeni, ismini hatırlayamadığım ancak isminin önünde Prof. unvanı taşıyan sözüm ona bir din adamı yüzünden çektiğim eziyet.

Ne laf etti. " Namaz kılmayan hayvandır " gel de çık işin içinden.

Amacı insanları aşağılamaksa başarısız oldu.

Bilseydi hayvan felsefesini böyle laf-ı gaf yapmazdı gariban.

Hayvan olabilmek mükemmelliktir. Uygar toplumlarda hayvanın değeri de büyüktür.

Hayvanın değeri bilinen toplumlarda insanın değeri de yücedir.

Anket yaptığım hayvanlar, sorularıma uzun yanıtlarla cevap verdi.

İnsanlığın haline çok üzüldüklerini belirttiler. İnsanlık aheste aheste yol almaya çalışırken , hayvanlık alemi olarak insanlığı fersah fersah geride bıraktıklarını söylediler.

Bir karınca şöyle dedi.

-" Benim ibadet etmeye vaktim yok o kadar çok çalışıyorum ki Allah eminim görüyordur beni."

Solucan ise " toprağa hava aldırmak için durmaksızın delik açıyorum siz insanlar için "

Eşek , at hepsi bir ağızdan cevap verdiler. "Gece demez , gündüz demez çalışırız siz insanlar için"

"Yaşlanıp tükendiğimizde , utanmadan bir de keser etimizi yersiniz sucuk niyetine." dediler.

Derken bir koyun sürüsü ile anket yaptım. Bunlar gerçek koyundu. Bizlere benzemiyordu. Kediler, köpekler, kuşlar hep bir ağızdan sitem etti insanlığa.

"Etimizden, sütümüzden derimizden ,dilimizden ve dahi dişimizden faydalanıp hayvan diye horlarsınız bizi."

"Yetmedi gözümüzü oyar, kornea diye takarsınız gözlerinize bakarsınız bizlere.

Bazıları çok sinirli ve kırgındı size yazamayacağım sözler ettiler.

O sözler, bende sır olarak saklı kalacak.

En sonunda tüm cesaretimi toplayarak ormanlar kralı aslanın yanına vardım.

Korkudan titreyerek aynı soruları ona da tevdi ettim.

"Sen ey yüce aslan. Sen de mi namaz kılmaz ibadet etmezsin ?"

Elimi tuttu dostça. " Uzun yoldan geldin bizim alemi sorgu sual ettin bilirim."

"Ey insanoğlu sana sadece Nazım Hikmet'ten söz edeceğim." dedi.

"Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi ?

Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin "

* * *

Sustum ve kaldım öylece orada utanarak.

Aslında hepsi Allah' ın adını tespih ediyorlardı. Ama ibadet gizlidir diye sustular ve söylemediler…

BU SICAK YAZ GÜNLERİNDE ;

SOKAK HAYVANLARI İÇİN BİR KAP SU

BİR KALP SEVGİ…