''HelicopterParents'' yani helikopter ebeveynler Avrupa'da ve ABD'de çocuklarının peşlerinde pervane olan ebeveynler için yaklaşık 15 yıldır bu benzetme kullanılmaktadır. Bu benzetmenin yapılmasının en büyük sebebi; bu tarz ebeveynlerin çocuklarının peşlerinden hiç ayrılmamasıdır. Çocuklarının her anlarında aktif olarak bulunmak isterler. En büyük amaç, çocuğun kendine verebileceği hasar oranını sıfıra indirmek – yok etmektir. Bu durumda çocuğun atacağı her adım; anne ve babasının onayı ile gerçekleşiyor ki adımları genelde anne ve baba attırıyor. Bu durumda çocuğun hayatında hiçbir yenilgiye yer kalmıyor. Çocuğun zihnine ''Dünya benim etrafımda dönüyor…'' mantığı yerleşiyor. Her helikopter ebeveyn, yaptığının çocuğu için en iyi olduğuna ve bu sayede çocuğunun hayatta başarılı olacağına dair bir inanç ile davranışlarını biçimlendiriyor. Helikopter davranış biçimi çocukların gelişiminde nasıl bir etkiye sahip?

İleride en büyük travmayı yaşayacak kişi bu tarzda büyütülen çocuk olacaktır. Gerçek hayata atıldıkları zaman, hayatları boyunca kendilerine kalkan olan ebeveynler yok oluyor. Okulda otorite öğretmende, askerde komutanda, üniversitede profesörde… Çocuk bu durumda aslında dünyanın kendi etrafında dönmediğini anlayamaya başlıyor ve sancılı süreçlere davetiye çıkarılmış olunuyor. Aileleri tarafından aşırı kontrolcü bir ebeveynlik tarzı ile yetiştirilen çocuklar, aşırı baskıya maruz kalıyorlar ve öz kontrolleri ile karar alma becerileri yeterince gelişemiyor. Dolayısıyla, bu çocuklar yetişkinliğe adım atarken, ailelerinden kopma ve bireyselleşme süreçlerinde sıkıntı yaşıyor. Benlik algısını, kendisine olan benlik saygısını tanımlamada, kendisine ve çevresine güvenmekte sorunlar yaşayabilmektedirler. Özgüven problemlerinin yaşanması çocuğun hayat kalitesini düşürebilmekte ve ilerde yaşayacağı romantik ilişkilerini de olumsuz etkileyebilmektedir. Çünkü; gerçek yaşam, helikopter anne-babanın oluşturduğu korunaklı düzen içinde ilerlemiyor. Dolayısıyla, çocuğun yetişkin hayatına uyum sağlayabilmesi için bireyselleşmesi ve özgüvenli bir birey olarak yetişmesi gerekiyor. Bunun için de çocuğun büyürken, becerilerini test edebileceği ve kendi kararlarını kendi alarak sebep-sonuç ilişkilerini yaşayıp anlamlandırabileceği bireysel bir alana ihtiyacı oluyor. Bu durumda anne- babanın yaratmaya çalıştığı ideal çocuk profili, bir anda kendi başına hareket etmekten ve risk almaktan korkan bir yetişkin profiline dönüşüyor. İlerleyen yıllarda bu çocuklarda kaygı bozukluğu, depresyon, bağlanma problemleri gibi ruhsal hastalıkların görülme ihtimali artabiliyor.

Unutulmamalı ki her çocuk, yürümeyi öğrenmeden önce düşmeyi öğrenir. Zaman içerisinde dengede kalmayı öğrenir. Yine her çocuk kendine özgü kelimeleriyle saçma sesler çıkararak konuşmayı öğrenir. Hiçbir anne-baba çocuklarının yaşamının sonuna kadar yanında olamayacaktır. Her başarısızlık, karşılaşılan her güçlük yeni beceriler öğretir.