Sürekli sivil toplum liderleriyle istişare halindeyiz. Niye? Çünkü köşemiz halkın sesi olabilme gayreti içinde. Bu da siyasî kimliğimizi öne çıkarmadan gelen tepkilerin ışığında yazmayı zorunlu kılıyor. Geçen haftaki 'İsabetsizlikler' yazımı, gelen tepkiler üzerine yazmıştım. Ancak adaletli olabilmek adına karşı düşünceleri de yazmam lazım. Karşı tepkiler de şöyle:

  1. 'Size devletin kriptosundan bilgi akmıyor. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanının hangi icraatı neden yaptığını bilemiyorsunuz. O dünya önünde Türk milletinin dik duruşunun simgesi ve küresel güçlere karşı sürekli manevra halinde. Amerika'nın İran ambargosunu haksızlık gördü, Halk Bankası aracılığıyla İran ticaretini yürüttü, ülkemiz ekonomisine hizmet etti.'
  2. 'Askerîn itibarının sarsıldığını görünce 26. Genel Kurmay Başkanı'nın tutuklanmasına karşı tavır aldı, demeçleri ortada.' d
  3. 'Küresel güçlerin manevralarıyla İsrail ve Rusya ilişkilerinin bozulduğunu fark etti ve Sayın Başbakan'ın da beyanatlarında ifadesini bulan dostları çoğaltma politikasına yöneldi, böylece şer güçlerin oyunu bozuldu.'
  4. 'Terör örgütünün dağlarda hükmünün yok edilmesi zordu. Onları çözüm sürecinde şehirlere çekerek etkisiz hale getirme politikası izlediğini niçin dikkatten kaçırıyorsunuz?'
  5. 'Suriye politikası insanlık suçu işleyenlere tepkiydi. Büyük devletler, Türkiye'nin adaletli olma yoluyla masum insanların dikkatini çekerek Ortadoğu'da söz sahibi olmasından rahatsızlık duydular. Gerek terör örgütlerine destekle gerek farklı müdahalelerle şimdiye yıkılması gereken rejimi hala ayakta tutuyorlar . İnsanlık suçu mağdurlarını güçlü devletler hiçe sayarken, biz Gazi Mustafa Kemal'in mazlum milletler söyleminin gereğini yaptık, onlara sahip çıktık. Vatandaşlık hakkını da açık tutarak mazlum Suriye halkıyla gönül köprüsü kuracağız. Zalimlerin müdahaleleriyle ezdiği o mazlum halkın gönüllerini fethedecek, böylece Türkiye de bizim, Suriye de bizim diyebileceğiz. Onlar bir zamanlar Osmanlı vatandaşı değil miydi? Bunu niye gözden kaçırıyorsunuz?' diyorlar…

Adaletli olabilmek adına zıt eleştiriliri de yazıyor; Nasrettin Hoca'nın çatışan tarafların hepsini haklı bulması esprisi gereği yorum da yapmıyorum. Ancak cumhuriyetimizin kurucusu, devlet yöneticilerinin isabetsizliğe düşmemek için söylemlerine dikkat etmelerini istiyor, millet de… Bunu tarihten biliyorum ve burada tekrar vurgulamayı da sorumluluk kabul ediyorum.

Bir isabetsiz uygulama da REKTÖR ATAMALARI: Seçim yapılıyor ama oya saygı duyulmuyor. Saygı duyulmayacaksa seçim yapmanın anlamı ne? Değiştirin yönetmeliği, gerekli gördüğünüzü doğrudan atayın o zaman! Acı olan, seçilmiş cumhurbaşkanlarının bunu yapması. Örneğin bir önceki seçim sonucunda Sayın Gül, Gazi Üniversitesi'ne 5. sıradaki adayı atayarak şok yaratmıştı . Oyları yakın olanlar arasından tercih olabilirdi ama ta 5.sıradaki aday da atanmaz ki! Bunu hangi vicdan kabullenebilir. Benim de emek verdiğim Gazi Üniversitesi'nde bu atamadan sonra hiç huzur kalmadı. Önceki seçimlerde ikinci sırada atama beklerken haksızlığa uğrayan Sayın Prof.Dr. Derviş Yılmaz şimdiki seçimde birinci sırada. Oyun anlam ve önemini çok iyi bildiğine inandığım şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızın geçmişteki bu haksızlığı gözeteceğine ve 4 yıldır kanayan vicdanları rahatlatacağına inanıyorum. Bütün ülke üniversitelerinde de örnek bir teamül oluşturması bekleniyor kedisinden. Millî irade sözünü sık sık tekrarlayan Adalet ve Kalkınma davasının kurucu liderine adaletli olabilmek yakışır.