Benim yaşımda veya benden daha yaşlı olanların çok iyi bildiği gibi, hayatımız darbeleri görmek ile geçti. 27 Mayıs 1960 darbesi, bunu takip eden süreç içinde 14'lerin MBK içinden çıkarılması (13 Kasım 1960), başarısız olan 22 Şubat 1962, 21 Mayıs 1963 olaylarını gördüm. 12 Mart 1971 tarihindeki muhtıra yayınlandığı zaman ABD'de tahsilde bulunuyordum. 12 Eylül 1980 yılında, Atatürk Üniversitesi'nden gelerek, kuruluş dönemindeki OMÜ'de görev aldım. Daha sonra 1997'deki post modern darbeyi yaşadık. Bu arada yaşanan idamlar, ölümler gibi trajik olayları da içimize sindiremeden yaşamak durumunda kaldık. Bu olayları yaşayanların takdir edeceği gibi, dayanılması çok zor olan olaylardı. Gözlerimin önünde bu olaylar geçmesine rağmen; okumaya meraklı olduğum için, daha sonra darbelerle ilgili yayınları da okudum ve darbelerin perde arkasını da öğrendim. Darbelerin asla dini, imanı ve merhameti yoktur. 1990'lı yıllardan sonra ortaya çıkan, Fethullah Gülen cemaati ile ilgili yazıları okudum. Kendisini de dinledim. Asla bana küfür etmek yakışmaz, o zamanlarda da ifade ettiğim gibi, o zatın ifadelerinden hiçbir şey anlamadığımı ve benim anladığım anlamda, anlattıklarının Müslümanlığa uymadığını birkaç yerde ifade ettim. Bana sakın hocam sizi tanıyoruz, bunları fazla söyleme sonra seni içeri alırlar gibi, aba altında sopa da gösterildi.
Kim ne derse desin, dinler içinde tarikatların varlığı gerçektir. Yalnız, bunların iktidara tırmanmak için dini siyasete alet etmelerine karşı oldum. Bugün İslam dünyasında hakim olan; siyaset, din ve para üçgeninin demokrasinin en büyük düşmanı olduğu ortadadır. 50 milyar $'lık servetin yaptığı ve yapabileceği hususları düşünmek bile kanımı donduruyor. Din ve kini parası ile birleştiren bu oluşum, beni korkutmuştur ve korkutmaktadır. Başarılı olamayan 15 Temmuz darbesinin son olmasını diliyorum, fakat tutuklanan rütbeli asker, polis, hakim ve diğerlerin sayısı ve kariyerleri, beni korkutmaktadır. Şunu açıkça bilmek gerekir ki, 'Su uyur, düşman uyumaz'. Bu sözü hangi partiden olursa olsun, demokrasiye bağlı olan vatandaşlarımız akıllarından çıkarmamaları gerekir. Çünkü, Mustafa Kemal Atatürk'ün bize armağanı tek Türkiye var, onu ilelebet yaşatmak ve muasır medeniyet seviyesine demokrasi ile taşımamız gereği ortadadır. Özet olarak söyleyecek olur isek: 1. Darbelerle kalkınmış hiçbir ülke yoktur.
2. Darbeler beraberinde cehennemin dört atlısı gibi acı keder ve ölümleri getirir.
3.Yoksulluk ve cahillik, onun eseridir.
4. Demokrasinin en büyük düşmanıdır. Anayasa ve yasaları ayaklar altına alanların elbette demokrasi ile ilgileri olamaz.
5. Gelişmiş, demokratik ülkelerde niçin darbeler olmaz?
Tüm bunları'niçin' diye düşünerek tedbirler almadığımız için sık sık darbeleri yaşıyoruz. Darbelerin düşmanı bilimdir, pozitif düşüncedir. Tarih okumaktır, onu özümsemektir. Bütün şehitlerimize, ölenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Allahım bu son olsun, bir daha böyle günleri görmeyelim. Saygılarımla arzederim.