12 Eylül ve 28 Şubat'ta
parmağı olan
Fethullah Gülen'in
"Darbe mağduruyum"
ifadesi, külliyen yalandır...
Bildiğimiz
kadarını
anlatalım da
inanmayan
araştırır;
sorar, soruşturur...
12 Eylül ve 28 Şubat
tarihleri,
Türkiye'nin
yol haritalarının
değiştiği iki önemli dönüm noktasıdır...
Birincisinin asıl amacı;
küresel sermayenin
önünü açmak; bununla birlikte,
Amerika'nın "Yeşil Kuşak Projesi"ne
zemin hazırlamaktı...
"Ilımlı İslam"
söylemi de bu projenin ürünüdür...
Vatani görevi sırasında
"Kontrgerilla" ile tanışan
ve sonrasında da Erzurum'da, Komünizimle Mücadele
Derneği'nin yöneticisi yapılan
Gülen;
ilkokul mezunu olmasına
rağmen,
mason olduğu iddia edilen
dönemin Diyanet İşleri Başkanı tarafından
"vaiz" kadrosuyla memuriyete alınmıştır...
Edirne'deki bu görevinin ardından
İzmir'e
tayin edilen
Gülen, burada da bir mason
işadamına emanet edilmiştir...
Gülen'in bu ilişki yumağı,
asla tesadüf değildir...
Yeni Şafak Gazetesi'nin
15 Nisan 2015 tarihli
haberi; Gülen'in 1969 yılında masonlardan taltif aldığı, 1975 yılında da
Türkiye Büyük Masonlar Mahfili'ne girdiğini
anlatmaktadır...
Soner Yalçın ve Dr. Mustafa Peköz'ün,
bu konudaki kitap ve makalelerine
göz atıldığında;
sürecin bir tesadüften
ibaret olmadığı
anlaşılacaktır...
12 Eylül'ün ilk günlerini
hatırlayanlar bilir. Gülen, her yerde
arandığı halde, elini kolunu sallayarak
İzmir'de gezmiş,
sohbet toplantılarını sürdürmüştür.
Nasıl mı oluyor?..
İzmir'de yakın tanıştığı Ege Ordu Komutanı
Org. Haydar Saltık, MGK Genel Sekreterliği'ne getirilince
Gülen, "dokunulmazlık" zırhına
büründürülüyor...
Yani, Gülen'in darbe mağduru
olduğu ifadesi, yalandır...
28 Şubat'ta ise Refahyol iktidarına
"Bırakın gidin" diye çağrılar yapan da
Gülen'dir. Çünkü, Amerikancı
Gülen, "Milli görüşçü" Başbakan Erbakan'ı
hiç sevememiştir...
İsteyen, 28 Şubat sürecinde,
Gülen cemaatinin
yayın organları ile diğer yaygın gazetelerin
manşetlerine bakabilir!..
28 Şubat "Postmodern Darbesi"nden
sonra Gülen cemaatinin
yükselişi de başlamıştır...
Erbakan'ı hiç sevmeyen
Gülen, solcu Ecevit'e meftundur?..
Nedeni gayet basittir. Onun, CIA ile tanışmasına
vesile olan ünlü CHP'li siyasetçi Kasım Gülek'in
kızı Tayyibe Gülek, DSP'de önce milletvekili, sonra da bakan
yapılmıştır...
Kasım Gülek'in eşinin Beylikdüzü'ndeki 70 dönümlük arazisini
Gülen cemaatine bağışlaması da
boşuna değildir ve iddiaya göre, Gülek'in kızı Tayyibe, Amerikan
vatandaşıdır...
İyi niyetinden asla şüphe etmediğim,
rahmetli Ecevit de çoğumuz gibi
aldatılanlardandır...
Yani; Gülen, Pensilvanya'dan "Darbe mağduruyum" diye
boşuna "maval" okumaktadır...
İşin gerçeği şudur...
Gülen; 12 Eylül ve 28 Şubat'ın
galibi, 15 Temmuz'un da mağlubudur...
Bu kez, emperyalistler ve onun yerli işbirlikçileri değil,
vatanını milletini ve bayrağını
seven "Bizim çocuklar" kazanmıştır...