Gazetelerde okudum: Kumpasla balyoz davasında tutuklanan Orgeneral Bilgin Balanlı'nın yerine önce Hava Kuvvetleri Komutanı sonra da YAŞ üyesi olan Akın Öztürk darbe gerçekleşseymiş cuntanın başı olacakmış(!) Sormadan edemiyor insan, kim getirdi onu bu makamlara? Bakanlıklarda, Emniyette, Yargıda hatta Anayasa Mahkemesindeki göz altına alınan bunca zatı kim, hangi referansla atadı? Benim de 10 yıl emek verdiğim Türkiye'nin göz bebeği üniversitelerinden Gazi'nin şimdi açığa alınan rektörünü, şok yaratacak şekilde 5.sıradan Sayın Abdullah Gül hangi etkilenmelerle atayabilmişti?
Şu gerçeği görelim artık:Tarih boyunca hep şer amaçlarla devlet içine sızanlar milletin başını derde soktu. Ama önü alınamıyor bu sızmaların bir türlü. Niye? Kutsal değerlerle maskeliyorlar kendilerini ve aldatıyorlar. Yazık ki en kara maskeleri de dinimiz. Atatürk'ün 'Türk milletine en büyük kötülükler, din maskesi altında yürütülen sinsice faaliyetlerden gelmiştir.' tarihî tecrübesi, kendisinden sonra gelenlere ders olamadı maalesef! Bu sefer dinin yanında eğitimi de kullandılar ve Merhum Ecevit de dahil iktidarların gözünü boyayarak devlet içinde güç oluşturdular, ne yazık ki Ak Parti yönetimi boyunca da güçlerini iyice artırdılar.
Bütün devlet adamlarının dikkatlice incelemesi gereken oyunlaştırdığım Manas Destanı, değişmez huy iktidar hırsının insana yaptırabileceklerini çok güzel anlatıyor. Önceki yazılarımda bunların birçoğuna değinmiştim. 1980 öncesi darbe hazırlığı sağ sol çatışmalarının da devlete sızanlarca organize edildiğini Vebal adıyla romanlaştırdım. İnancım odur ki devlet, millete düşmanlık edebilecekleri kadrolarından uzak tutmalı. Bunun da yolu devlet yönetiminde kitlelerin onayını almak(!) Nasıl alınır onay? Sivil toplumun sesine kulak vererek…
15 Temmuz gecesi kitlelerin demokrasiye sahip çıkması istendiği gibi devlet icraatları, atamaları yapılırken de sivil toplum kuruluşlarının ortak iradesi göz önüne alınmalı, bu amaçla hiç değilse onların önderlerinin düşünceleri sorulmalıdır. O zaman hatalı icraatlar olmaz ve şer güçler devlet yönetimine sızamaz. Niye? Sivil toplum kuruluşları sürekli halkla temas halindedir, onun taleplerini bilir ve bu iletişim sayesinde de kutsal değerler sömürüsüyle kendini kamufle edenleri iyot gibi açığa çıkarabilir; kitle içinde biri görmezse diğeri görür art niyetleri, münafıklıkları… Allah'la veya Atatürk'le aldatanları, yaşadığı şehrin sivil toplumu iç yüzüyle tanır çünkü.
Sivil toplum kuruluşlarının denetimiyle artık kimse ne önceki darbecilerden kalma Atatürk sömürüsü ne de din sömürüsü yapabilmeli bu ülkede. Özellikle de iktidar, dindarların kamuda öncelik aldığı mesajını, yalnızca sözde değil uygulamada da verebilmeli ki kimse kendini dışlanmış hissetmesin ve bunu dillendiremesin. Vatandaşları özel yaşamlarına göre değerlendirmemek, devlet millet bütünleşmesinin olmazsa olmazıdır çünkü. Kutsal değerler maskeleriyle münafıklık edebilmenin önüne geçmek için ortak bir iktidar muhalefet uzlaşması şart!
Son iktidar muhalefet dayanışması halkı nasıl rahatlattı, gördük. Bütün siyasîlerimizi kutluyor, bunun devamını bekliyorum. Devlet yönetiminde tartışılacak olan sadece hizmet yarışı olmalı. Ünye İkizce Çaybaşı Akkuş Sivil Toplumun Sesi Platformu(ÜNİÇAP) üyeleriyle sürekli konuşuyorum, halk bunu istiyor. Onların nabzı bütün ülkede de atıyor. Nereden belli? Meydanları demokrasi adına hıncahınç dolduruyorlar. Hepsini yürekten kutluyor, bütün demokrasi şehitlerine Allah'ımdan rahmet, gazilere de şifa diliyorum.
Demokrasi adına devletiyle bütünleşen büyük milletimize geçmiş olsun!